İLÇENİN TARİHÇESİ

Mevcut bilgilere göre, İlçenin tarihi M.Ö. 3000 yıllarına kadar uzanmaktadır. Sırasıyla Hititler, Urartular ve Persler bölgede yerleşmişlerdir. Bölge daha sonra Mekadonya, Roma, Sasani ve Bizanslıların egemenlikleri altına girmiştir. Halit Bin Velit tarafından ilk defa İslam topraklarına kazandırılan Kiğı 1071 tarihinden sonra Selçuklu Türklerinin eline geçmiştir.

İlçenin adını Bizanslılar zamanında bölge komutanının Kiğan ismindeki kızından veya Kiğa ismindeki Komutandan aldığı söylenmektedir.

Erzincan tarihinde Kiğı, dağlar memleketi anlamına geldiği ifade edilmektedir.

Hayat ansiklopedisinin altıncı cildinde ise Kiğı kelimesini Kayağa’ dan aramak icap ettiği ve Key’ in Prens manasına geldiği ve Kiğı’nın da bir Türk prensi namına izafe edildiği belirtilmektedir.

İlçe geçmişte Erzurum-Harput (Elazığ) kervan yolu üzerinde bulunduğundan oldukça gelişme göstermiş ve belgelere göre yüzlerce yıl Sancaklık statüsü içerisinde çeşitli yerlere bağlı olarak varlığını sürdürmüştür.

İlçe 1071 tarihinden sonra Selçuklular,  Akkoyunlular ve Sefevi hakimiyeti altında kalmış, 1514 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Çaldıran zaferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmış, değerli hizmetlerinden dolayı Bıyıklı Mehmet Paşa ya mükafat olarak verilmiştir. 1663 yılından itibaren Diyarbakır’a bağlı bir sancak iken 1926 da ilçe statüsünde Erzincan’a, Bingöl’ün il olmasıyla da 1936 da Bingöl’e bağlanarak günümüze kadar gelmiştir.

Birinci dünya savaşı yıllarındaki Rus işgali 20 kasım 1916’da Ordu-Halk birliğiyle sona erdirilmiş, halkın daha sonraları gösterdiği olumlu davranışları Büyük Önder Atatürk’ün takdirlerine mazhar olmuştur. 20 Kasım günü İlçenin kurtuluş bayramı olarak her yıl kutlanmaktadır.
CUMHURİYET ÖNCESİ KİĞI

Kiğı,tarihi MÖ. 3000’lere dayanan bir yerleşim merkezidir. Doğuda Bingöl,batıda Tunceli, kuzeyde Erzurum ve Erzincan, güneyde Elazığ ve Diyarbakır illeri vardır. Bingöl, Tunceli ve Erzurum’a 150,Elazığ’a 200,Diyarbakır’a 250 km mesafede çanak bir çanak şeklindedir.

Kiğı’nın adı konusunda bir çok rivayet vardır. Bunların gerçeğe yakın olanlarım şöyle sıralayabiliriz: Kiğı’nın Türkçe Sözlükte anlamı yoktur. Erzincan tarihinde Kiğı’nın “Dağlar Memleketi” anlamına geldiği ifade edilmektedir.

Kiğı,Romalılar zamanında Roma hanedanı Kiga’nın oğlu Talon’un hakimiyeti altında kalmıştır. Talon’un oturduğu bu kaleye Kiga ismini koyduğu, Kiga’nın Kiğı’ya dönüştüğü de söylenenler arasındadır.

Hayat Ansiklopedisinin 6. cildinde ise.Kiğı kelimesinin Key-Ağa’da aramak icap ettiği ve Key’in “Prens” manasına geldiği ve Kiğı’nın da bir Türk prensi namına izafe edildiği belirtilmektedir.

İlçede başlıca tarihsel yapılar,Bizans yapışı olduğu sanılan yıkıntı durumundaki Kiğı Kalesi ile 1401-1402 yıllarında Akkoyunlu Fahrettin Kutluk Bey’in oğlu Pir Ali Bey tarafından yaptırılan Kiğı Camiidir.

Kiğı Kalesi’nin Bizans dönemi yapısı olduğu sanılmaktadır. Sarp ve oldukça yüksek bir tepedir. Buraya çıkmak oldukça zordur, içinde mucit duvarı olduğu sanılan bir taş vardır. Diğer bölümleri tümüyle yıkılmıştır.

Ebu Ubeyde’nin İslam ordularına başkumandanlık yaptığı dönemde Kiğı Kalesi, Rumların elindeymiş. Roma komutanlarından Kiğa’nın oğlu Talon buraya hakimmiş. Kale çok sağlam olup,içindeki asker sayışı çökmüş. Halit Bin Velit, Diyarbakır.Maden ve Palu Kalelerini zapt ettikten sonra,Kiğı Kalesi’ni de Müslüman olan rahibin verdiği bilgiden de yararlanarak kurduğu bir planla.Talon’u sinirlendirmiş ve sinirlenen Talon,1200 atlı askeriyle kaleden çıkmış,300 kişilik İslam askeriyle Temuran (Bağlarpınarı) civarında iki ordu arasında savaş başlamıştır. Bu sırada Talon öldürülmüş,askerleri bozguna uğratılmıştır. Talon’un karısı Marcanos Margrit.Halit Bin Velit’i kaleye davet etmiş,sonra da Müslüman olmuştur. Bu savaşta İslam orduları komutanlarından Seyit Kasım,şehit olmuştur. Kabri,Kiğı’ya yarım saat mesafededir. Bu dağ bundan dolayı Seyit Kasım Dağı olarak anılmaktadır.

Kalenin alınmasından sonra halk.şimdiki Kiğı merkezine gelerek yerleşmiştir.

“Kiğı, kurulduğu zaman 17 nahiye,221 köyden ibaretmiş. Kiğı merkezi 7900 hanelik iken,nüfusu 49.000 imiş.. 1 hükümet binası,18 cami ve mescit, 1 rüştiye mektebi, 9 sübyan mektebi,2 medrese, ,263 dükkan, mağaza ve meyhane, 250 değirmen, 1 puruthane,1 mum hane,2 kireç hane, 3 fırını varmış. Gelişmiş bir yerleşim yeri olduğu için Erzurum ve Elazığ arasında işlek bir ticaret merkezi imiş.” 221 köyden hicri 1314’te Tercan’a 12,1295’te Varto’ya 18,1926’da Sancak’a 21,1934’te Karlıova’ya 26, 1936’da Elazığ Karakoçan’a 33 köy verilmiş, sonuçta 111 köyü kalmıştır. Kiğı’nın bucakları iken 1987’de Adaklı ve Yayladere, 1989’da da Yedisu ilçe olmuş; 40 köy Adaklı’ya, 26 köy Yayladere’ye, 17 köy de Yedisu’ya verilmiş, Kiğı’ya 28 köy kalmıştır.

  1. Yüzyılda Kiğı’daki demir yataklarının işletildiği konuşu da bilinenler arasındadır. 1663 yılından itibaren Diyarbakır’a bağlı bir sancak iken, 19. Yüzyıl sonlarında Tanzimat Fermanı ile Erzurum’a bağlı bir kaza merkezi olan Kiğı, 1916 yılında bir süre Rus işgalinde kaldı. Buna istinaden her yıl Kiğı’da 20 Kasım, “Düşman İşgalinden Kurtuluş Günü” olarak kutlanır. Cumhuriyetle beraber bir süre Erzincan’a daha sonra 1936 yılında Bingöl’e bağlanan Kiğı Belediyesi,1926 yılında kurulmuştur.

Kiğı,tarih boyunca aşağıda adı geçen çeşitli medeniyetlere sahne olmuştur.

ETİLER(HİTİTLER)ZAMANINDA KİĞI

Etiler,Anadolu’ya MÖ 3000 yıllarında gelmeye başlamışlar,Doğu ve Orta Anadolu’da Protohitit egemenliğini kurmuşlarsa da bu devletin ciddi bir şekilde yerleşmesi ve bir devlet olarak yaşamaya başlaması daha sonraki tarihlere rastlar.Asoriler,Etilere Heta-Heti dedikleri halde, Avrupa müverrihlerinden Maspero, Akvam-ı Şarkiye hakkında yazdığı kitabında Meta yani Hitit devlet mıntıkasını teşkil eden Hükümet-i Turaniyenin isimlerini şöyle tayin eder: Arato, Amut, Ergonot,Müşart, İraht,İbert,Tiyart,Halbut,Kart,Lisit, Mazt,Müşart, Hant hükümeti olup,bu isimlerin sonunda görülen T’lerin genellikle Heta dilinde edat.nisbet ve isimlerde Turanii olduğu meydandadır.

Arato: Van vilayeti ve ahalisi olup,talip manasını alan arı kelimesinin mensubu arat demektir. Amut :Diyarbakır vilayeti ve ahalisi olup.Amat dahi denir. Hafız ve Hami manasım alan Amay kelimesini mensubu olup.Amat kabilesinin meskun olduğu yerdir. Ergonot Erzurum vilayeti ve ahalisi olup,Mürdükamil manasına gelen Ergun kelimesinin mensubudur.

Yukarıda isimleri yazılı bu üç beylik arasında yer alan Kiğı’nın bir köyü olan Oğnut’ un, Ergonot olduğu ve bunun zamanla bir telaffuz hatası olarak Oğnut haline geldiği sanılmaktadır.

Yine Kiğı’nın Sağnes Köyü’nde köylülerin bazen buldukları küp,çanak, çömlek vb. ile Kubatlı Köyünde bulunan bir lahit ,lahitin  içindeki insan kemikleri ve altın bileziğin Etilere ait olması ihtimali yüksektir.

Etiler I.Mürşil zamanında Babil ve Halep dolaylarına doğru fetihlere çıktıkları sırada Kiğı tamamen Eti hegemonyası altında kalmış ve daha sonralarıda Hitit- Mitanni savaşlarına sahne olmuştur.13.ve 15.asırlarda Anadolu’da büyük bir saha da egemenlik kuran ve Mitanni Devleti’ni Fırat’ın doğusunda küçük bir devlet haline getiren Etiler zamanında Kiğı,1200 yıllarına kadar bunların  hakimiyetinde kalmış, bu tarihten sonra Batıdan gelen istilalar neticesinde Eti İmparatorluğu yıkılınca bu defa Kiğı, Urartu Devleti’nin kurulmasına kadar tamamıyla tespit edilemeyen bir çok siyasi faaliyete sahne olmuştur.

URARTULAR ZAMANINDA KİĞI

Anadolu yaylasının doğu mıntıkasını teşkil eden kuzeyde Gümrü, doğuda Urmiye Gölü’nden batıda Malatya’ya kadar uzanan bölgelerde,MÖ. 600-900 yılları arasında 13 adet Urartu Beyliği kuruldu.Merkezi Van şehri olan bu beylikler,birleştirilerek kuvvetli ve kültür bakımından yüksek Urartu Krallığı kuruldu.

Urartu Beyleri, en çok Asurlularla savaşlara giriştiklerinden, bunlar hakkındaki bilgiyi Asurluların  bıraktığı çivi yazılı yazıtlardan öğrenmekteyiz.Urartuların ilk başkentleri Arzaşkun’dur. Bu devletin en önemli hükümdarları I.Menuas, III.Sardur ve Rusas’tır.

Urartu Devleti’nin en parlak devri III.Sardur zamanıdır.

Bu hükümdar.ülkenin sınırlarını güney istikametinde genişleterek,ilk çağların en medeni ve zengin bölgeleri olan yukarı Suriye ve Halep dolaylarını almış, böylece Asur topraklarına kadar yayılmayı başarmıştır. Hatta Bingöl Dağları üzerinde Zağ-Halu’ da bir yazıt bile bırakmıştır. Bu yazıtta,yazıtlara zarar verecekler için şöyle bir ibare vardır: “Bütün Tanrılar,onun ailesini, çocuklarım, neslini yurttan kovsun ve yok etsin”

MÖ 585 yılında Kızılırmak Savaşı, Doğu Anadolu tarihinin alın yazışım çizmiş ve bu tarihten itibaren Kiğı ve dolayları Perslerin idaresine geçmiştir. Filhakika 585-331 yılları arasında Doğu Anadolu Bölgesi, Perslere bağlanmış ve Büyük İskender’in Pers Kralı III.Dara’yı yendiği tarih olan 331 yılına kadar bu bağlılığını devam ettirmiştir.

PERSLER ZAMANINDA KİĞI

Persler.Kızılırmak Savaşı’ndan (585) beri Anadolu’ya sahip olmaya başlamışlar. Pers Kralı Kiros, 547 yılında Anadolu’nun batısında kurulmuş olan Lidya Devleti’ne de son vererek bütün Anadolu’ya Ege kıyılarına kadar sahip oldu. Bu dönemde Persler, Anadolu’yu Satratlıklara bölerek idare ettiler. Egemenlikleri altına giren her milletten senelik belirli miktarda altın,at,kıymetli eşya ve kumaş aldıklarından, Doğu Anadolu Bölgesi de Perslerin bu isteklerini yerine getirmek zorunda kaldı. Ancak Yunanlılarla aralarında gerginlikler ve daha sonra da savaşlar başladı.

Bu savaşlar dolayısıyla Kiğı ve Doğu Anadolu toprakları, Perslerin batıya sevk ettikleri binlerce askerin geçit yeri ve konaklama bölgesi haline geldi. Perslerin egemenlikleri Doğu Anadolu’da İÖ 585-323 yılları arasında sürmüştür. Büyük İskender’in Makedonya Kralı olması nedeniyle İÖ 323 yılında Doğu Anadolu,Makedonların egemenliğine girdi. İskender’in ölümünden sonra imparatorluk, kumandanlar arasında paylaşıldı ve Doğu Anadolu, başkenti Antakya olan Selevkosların oldu. İÖ 64 yılında Romalılar, Selevkosları ortadan kaldırarak Doğu Anadolu’ya sahip oldular.

ROMALILARZAMANINDA KİĞI

Roma,veraset yoluyla Batı Anadolu’ya sahip oldu. Anadolu’nun hayvan sürülerinin zenginliği, stratejik durumun önemi her dönemde krallıkların, ülkelerin iştahını çekmiştir. Önceleri Roma generalleri Selevkosları, daha sonra Trabzon Pontus Rumlarını yendiler.Daha sonra Kiğı da Roma’ya bağlandı. 395 yılına kadar Kiğı, Doğu Roma imparatorluğu’na bağlı kalmıştır. Bu sırada İran’da kurulan Sasani Devleti ile Roma arasında Anadolu için savaşlar yapılmış ve Doğu Anadolu bir ara Sasani egemenliğine girmiştir. 610-717 yıllarında Bizans’ın Heraklius soyu zamanında Anadolu, 18 tebaaya ayrılmıştır. Erzincan da bunlardan biridir. Kiğı Kalesi, Erzincan tebaasına bağlı idi. Kiğı,Romalı Kiğa’nın oğlu Talon’un hakimiyeti altında idi. Sasani Devleti 632 yılında Araplar tarafından ortadan kaldırılmıştır.

Araplar,Doğu Anadolu için savaşmışlar ve bu defa 632 yılından sonra Doğu Bizanslılar ile Müslüman Arapların çarpışma alanı haline gelmiş, 10.Yüzyılda Arap akınları durmuş, fakat daha sonra 1071 yılından itibaren Türklerin akınları başlamıştır.

MÜSLÜMANLIĞIN YAYILIŞI ZAMANINDA KİĞI

Hz.Ömer zamanında Suriye ve Irak, Arapların eline geçti. İslam kumandanlarından Halit Bin Velit , Amid (Diyarbakır), Maden ve Palu Kalelerini aldı. Bingöl’ün Azakpert(Adaklı) ve Kiğı Kalesi Romalı Kiğa’ nin oğlu Talon’ un elinde bulunuyordu. Hz.Ömer zamanında (634-644) Halit Bin VelitAzakpert(Adaklı) ve Kiğı Kalesi’nialdı.

Kiğı Kalesi’nin alınması ile ilgili bir rivayet vardır: “Bir gün rahip kilisede vaaz vermektedir. Fakat birden konuşamaz olur. Dili,vaaz vermeye karşı tutulur. Ancak şöyle der: “İçinizden biri Halit Bin Velit’tir. Allah’ım seviyorsa Halit Bin Velit İçinizden kimse ortaya çıksın. Ona sorular soracağım. Eğer sorularına cevap verirse ona diyecek bir şeyim yok. Şayet cevap veremezse Hıristiyanlığı kabul etsin.” Bunun üzerine Halit Bin Velit ortaya çıkarak kendisini
tanıtır ve şöyle der: “Ama benim de size soracaklarım olur. Eğer siz de sorularıma cevap veremezseniz, o zaman siz de Müslüman olun.” İkisi bu konuda anlaşırlar. Birbirlerine dini sorular sormaya başlarlar. Halit Bin Velit, rahibin sorularına cevap verir. Fakat rahip,Halit’ in sorulanna cevap veremeyince kendi cemaatinin hücumuna maruz kalır. Cemaat,rahibi ile birlikte İslamlığı kabul ederek, Halit’ in tarafına geçer.”

TÜRKLERİN ANADOLU’YA YERLEŞMELERİ ZAMANINDA KİĞI

1071 Malazgirt Zaferi ile Türkler.Anadolu’ya yerleşmeye başladılar.Alparslan maiyetindeki bey ve
prenslere yerler göstererek onları bu işle memur etti. Mengücük Gazinin payına Erzincan ve Kemah çevresi düşmüştür.Kiğı da bu tarihte Mengücük Türkleri elindedir.Erzurum ve Kiğı daha sonra Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliklerinden olan Saltuk Beyliği’ne geçmiştir. 1081-1243 yılına kadar Kiğı,Mengücük ve Saltukların elinde kalmıştır.

MOĞOLLAR ZAMANINDA KİĞI

26 Haziran 1243 yılında Anadolu Sultanı II.Gıyasettin Keyhüsrev ile Moğol (ilhanlı) komutanı arasında Kösedağ Bölgesindeki savaştan sonra Selçuklular yenildiler. Moğollar, her geçtikleri yeri yakıp yıktılar.Böylece Doğu Anadolu, Kösedağ Savaşı’ndan sonra el değiştirdi.Anadolu Selçuklu Devleti de Moğollara vergi verir hale geldi.Moğol imparatorluğu’ndan sonra Timur İmparatorluğu kurulmuş ve aynı yerlere Timur sahip olmuştur.

 

AKKOYUNLULAR ZAMANINDA KİĞI

Kuzey iran’da Akkoyunlu Devleti kurulunca Muş,Kiğı,Solhan,Pasinler eyalet merkezi ve Genç, küçük memurlar tarafından idare edilir hale geldi. Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan yaz aylarında Bingöl Yaylaları’na gelir ve sonbaharda Tebriz’e dönerdi.1478 yılında Uzun Hasan ölünce,devlet zayıflamış ve yerine Safeviler Devleti kurulmuştur.iran Hükümdarı Şah ismail, doğuya saldırılara başladı.Bingöl bölgesini ele geçirdi.Bu suretle Kiğı, Şah İsmail’in egemenliğine girdi.

SAFEVİLER ZAMANINDA KİĞI

İran Hükümdarı Şah ismail,Doğu Anadolu’yu tamamen kendisine bağlama hevesine kapıldı. Bu amaçla savaştan ziyade propaganda ve taraftar toplama yolunu denedi. Şiiliği yaymaya başladı,epey taraftar topladı. 1514 yılında Doğu Anadolu için Yavuz ve Şah İsmail ordularının savaşı sonucu Şah İsmail büyük bir yenilgiye uğradı. Yavuz,geri dönüşünde,Erzurum’da Kiğı Beyleri’nden Kiğı Kalesi’nin anahtarım aldı. Yavuz, doğu savaşında kendisine yardımı dokunan Erzincan,Erzurum Valiliklerini Kiğılı Bıyıklı Mehmet Ağa’ ya verdi.

OSMANLI İDARESİ ZAMANINDA KİĞI

Yavuz Sultan Selim 1514 Çaldıran Savaşından sonra doğu savaşında kendisine yardımı dokunan Erzincan,Erzurum,Trabzon Valiliklerim Kiğılı Bıyıklı Mehmet Ağa’ ya verdi ve kendisini doğunun alınması ile görevlendirdi. Bıyıklı Mehmet Paşa da “İdris-i Bitlisi”nin yardımı ile bunu kısa zamanda başardı. Kiğı 1839 yılında kaza oldu ve Erzurum’a bağlandı. 1874 yılında yeniden bir idari teşkilatlanma yapıldı.”Vilayet Nizamnamesi” ne göre 1881 yılında Bitlis Vilayeti kuruldu. Çapakçur ve Genç Bölgele'” Bitlis Vilayeti’ne, Kiğı ve Dersim Bölgeleri Erzincan’a Karlıova ise önce Muş, sonra da Varto’ya bağlandı.

COĞRAFİ YAPI
Coğrafi yönden ilginç bir konuma sahip olan İlçe Doğu Anadolu Bölgesi Yukarı Fırat bölümünde yer alan Bingöl ilinin Kuzey kesiminde yer almaktadır. Doğu Anadolu Bölgesi’nin ortalarında yer alan ilçenin rakımı 1430 Metredir.

Yüzölçümü 438 Km karedir. Bölge tamamıyla engebeli, büyük bölümü meşe ormanlarıyla kapalı bir arazi yapısına sahiptir. Karasal iklimin sürdüğü İlçenin tarıma elverişli arazisi azdır, en yüksek yeri Şeytan Dağları  2650 metredir. Kaynağını Erzurum’dan alan Peri Çayı Fırat’ın büyük kollarından biri olup, en önemli akarsuyudur. Bu akarsu üzerinde özlüce barajı inşaatı tamamlanmış olup, şuan Kiğı HES barajı inşaatı devam etmektedir. İlçenin İl merkezine uzaklığı sancak üzerinden 76 km ve Karakocan üzerinden İl merkezine olan uzaklığı ise 145 km dir.

Kiğı İlçesinin doğusunda Adaklı ilçesi kuzeyinde Yedisu ilçesi, batısında Tunceli ili ve Bingöl’ün Yayladere ilçesi, güneyinde ise Elazığ ve Bingöl illeri bulunur.

Kiğı, Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Bölümü’nde olup , bu bölümün yeryüzü şekillerinin özelliklerini gösterir. Çok engebelidir. Dağ sıraları platolar ve tek tek volkanik dağlar çoktur. Dağ sıraları 3 zamanın kıvrımları sırasında meydana gelmiş bazı kıvrımlar yükselirken diğerleri alçalmış, bu hareketler esnasında şiddetli volkanizma meydana gelmiş ,volkanizmadan çıkan lavlar etrafa yayılarak yaylaları meydana getirmiştir . Genç kıvrımlı ve volkanik dağların çokluğundan dolayı 1. derecede deprem bölgesine girer. Bu sebepten her yıl deprem hareketleri görülür. Kiğı’nın doğusunda Şeytan Sıra Dağları ( 2650 m. ),kuzeyinde Kızılmescit Dağları, batısında Altın Hüseyin Dağları, güneybatısında Sülbüs Dağı, güney ve güney doğusunda Sancak Dağları ve yaylası bulunur. İç kısımlarda Kiğı’nın eteğinde kurulduğu Seyit Kasım ve Şenker Dağları ile tam karşısındaki Sivri Dağı diğer önemli dağlardır.

Kiğı’nın en önemli akarsuyu Peri Suyu’dur.Bu su üzerinde halen çalışmaları devam eden Kiğı HES Barajı ile 2000 yılında elektrik üretimine başlayan Özlüce Barajı vardır.

Peri Suyu, şeytan Dağları’nı yandan yararak güneye doğru akmaya başlar. Kiğı yakınlarına kadar devam eden bu gayet dar ve derin , haşin boğaza Kelhaç deresi veya Kelhaç boğazı denir. Bu boğazın yanlarında oturmaya , ziraat ve hayvancılık yapmaya elverişli yerler azdır Kelhaç Deresi’nden sonra Peri Suyu, genel olarak güney batı yönünü takip eder. Vadisi dar ve derindir. Peri Suyu, yer yer menderesler çizerek Keban Barajı’na kadar ulaşır.

Tap düzünün güneybatısında bulunan Gökçeli çayı , gökçeli köyünden sonra , Hacı Halil köprüsü denilen yerde Peri Suyuna katılır. Peri Suyu tarafında çok sayıda kaynak suları mevcuttur . Kaynak sularının ağzından güz aylarında bol miktarda balık çıkar. Çıkan balıklar, Peri Suyu’ndaki balıklardan farklıdır . alabalığa benzeyip yörede bu balığa Ziyaret Balığı denir. Kaynakların aktığı yerin arkasında 20 Dönüme yakın düzlük bulunur Balıkların bu düzlüğün altında bulunan bir yeraltı gölünden geldiği tahmin edilmektedir.

Burada bulunan tepenin ardında bir mezar bulunmaktadır ve Hz. Halit Bin Velit’ in askeri olduğu söylenmektedir . Bu ziyaret ve kaynak suları çokça ziyaret edilir ve kurbanlar kesilir, murat istenir. Ancak bu ziyaret yeri, bugün Özlüce Baraj Suyu altında kaldığı için taşınarak Kiğı-Adaklı yol ayrımına getirilmiştir.

Peri Suyu boyunca Yedisu’ya gidip gelirken yolculuk hem korkulu hem de çok ilginçtir. İlkbaharda yapılan yolculuklarda vadide, bir taraftan yolda dizili olarak yürüyen koyun sürülerini ve yeşilliği diğer taraftan üst kısımlarda   karları görmek mümkündür.Yukarıdan aşağıya doğru hızla akıp gelen sular.vadiye güzel bir görünüm kazandırır Kiğı’nın Selenk Mahallesi’nden sonra vadi her iki yana genişler. Düzlükler ve oturmaya elverişli yerler çoğalır . Kuzeybatıdaki yüksek dağ kabarıklıklarından, Ağa şenliği tarafından, Sülbüs Şeytan ve Karababa dağlarından irili ufaklı dereler inerek Peri Suyu’ na karışırlar .Kiğı’nın ilgi çekiç yeryüzü   şekilleri   Peri Suyu ve bu derelerin vadilerinde bulunur.

Küçük su ve diğer dereler Peri Suyu’na katılmadan vadileri genişler. Kayda değer düzlükler göze çarpar. Nüfusun çoğu da bu vadiler ve vadiler arasında kalan düzlüklerde toplanmışlardır. Kiğı’da ziraat bu etek ve vadi düzlüklerinde bolca yapılır.Buğday, arpa, fiğ ekilir ve bahçe-bostan için çok  yer ayrılır. Kiğı ilçe merkezine yakın Kadıköy ve Duranlar düzlüğü sulu hale getirilmiştir. Traktör sayışı en fazla olan köylerdir. Ne yazık ki buna rağmen toprağın büyük bir kısmı her yıl nadasa bırakılır.

Buralardaki Peri Suyu, Küçük su ve diğer derelerin vadilerinde son yılarda modern bahçecilik gelişmiştir. Elma, armut, ceviz ve dut. Kadıköy ile Dallıca arasında meyvesinden yararlanılan bir hayli fındık bile vardır. Peri Suyu vadisinin aşağı kısımlarındaki kış devresi, yüksek kesimlere nazaran kısalmıştır. Kiğı yöresindeki bütün akarsuların vadileri ormanlıktır. Meşe, ardıç, yabani kavak, söğüt, dişbudak, karaağaç gibi. Yalnız ormanlar günden güne yok olmaktadır. Bu vadilerde yer alan köylüler, yazın yamaçlarındaki biraz daha yüksek, serin ve bol soğuk suları olan yaylalara çıkarlar. Zaten yaylacılık Kiğı yöresinin diğer yaşam biçimidir. Kiğı, kuzeybatısında Seydi Kasım Dağları ile doğusunda Şenker Dağları arasında, Peri Suyu’ na doğru inen Kerek Deresi Vadisi’nde kurulmuştur. İlçe, topludur.

Şeytan Dağları, Kelhaç Vadisi’nin hemen üstünde bir duvar gibi yükselir. Geçit vermeleri çok zordur. Kışları uzun, bu nedenle Haziran ve Eylül aylarında karın yağdığı olur. Elma Dere boyunca uzanan bu dağların uzunluğu 30 km.’ den fazladır. Sıradağ üzerinde batıdan doğuya doğru şu yüksek tepeler bulunmaktadır: Boğazın hemen üstünde Topraklık Dağı (2250 m.), daha doğuya doğru yüksek olan Köşmür ( 2660 m. ), İlbeyi Dağı ( 2653 m. ) ve daha sonra asıl Şeytan dağı ( 2906 m. ) gelir. Bu sıradağın dikkat çekici bir yönü hiçbir tarafının 2000 m.’ den aşağı olmamasıdır.

Şeytan dağlarının Elmalı dereye bakan yüzü, çok dik fakat yumuşak topraklıdır. Bu nedenle gür ormanlarla örtülüdür. Kiğı’ ya bakan tarafı çok geniş, biraz daha dikliğin! kaybetmiş, fakat derelerle çok yarılmıştır.Dağın bu yüzü çıplak ve kayalarla kaplıdır. Alt taraflarda meşe, yabani elma, ahlat vardır. Yabani Keçi ve geyik hala çoktur. Şeytan sıradağının üst tarafları geniş, bol ve yumuşak topraklı ve yağı bol olan otlarla doludur. Şeytan dağlarının üst tarafındaki bu düzlükler yazın yayla olarak kullanılır. Bu yaylalar yazın, hayvanlarla geçimini sağlayan göçebelerle dolar. Koyun sürüleri, insana, Kemalettin Kamu’nun , Bingöl Çobanlarına” adlı şiirini hatırlatır ve yaşam şiirde anlatılan yaşamla aynıdır. En geniş yaylalar, bol soğuk suları ile yazın buzları olan Beritanlıların at oynattıkları , Meydan Yaylası ile Seyit Kasım Dağı üzerindeki Seyit Kasım Yaylasi’dır. Şeytan dağları , oirbirinden farklı, iki iklim arasında bir duvar gibi uzanmaktadır. Kuzeyden güneye doğru farklı iki basınç altındadır. Bu nedenle sıradağın zirveleri çok fırtınalıdır. Kuzeyden sık sık esen ayaz yeli, Bingöl tarafından gelen acem yeli çok tehlikelidir. Bu çok şiddetli esen kuru rüzgarlar, güneyden, yani aşağılardan yukarıya doğru esen nemli rüzgarları oluşturur. Bu nedenle güneye bakan tarafları , yazın bol yağmur, kışın da çok kar alır. Yağışlar nedeniyle güney taraflarında iklim daha ılık geçer. Bundan dolayı da bu taraflar; meşe, elma, armut, kayısı, dut, ceviz bakımından zengindir.

Şeytan dağları, çok engebeli olduğu için,yollar daha ziyade akarsu vadilerin! takip etmektedir. Kiğı.Yedisu, İlbeyi, Aysaklı yolları gibi.

Kız Yaylası’nın batısında Nacaklı ve Sırmaçek yaylaları yer alır . Sırmaçek ile Sancak Tepesi arasında suları süt beyazı akan çeşme çok ilgi çekicidir. Kaynaktan çıktığı zaman beyazdır. Hoş ve tatlı bir içimi ile iştah açıcı bir özelliği vardır. Çanakçı köyü eski biryerleşim yeridir. Çeşmesi ünlüdür. Geniş ve büyük olan arazisinin çoğu sulu ve verimlidir . Tarım ve hayvancılikyapılır. Nacaklı Köyü , Hasbağlar’dan dereye kadar uzanır . Geçim kaynağı ceviz ve hayvancılıktır . Bu köy çok dağınıktır . Alagöz Mezrasi’nın alt tarafında birleşen üç dere Darköprü Deresi adım alarak dar bir yardan hızla akarak, Darköprü Köyü düzlüğünde Peri Suyu’na katılır . Darköprü Yaylası ( Gulafi ) , Karakoçan ile Kiğı arasında sınırdır. Yaylanın ortasında bulunan Keser Tepesi volkanik bir yükseltidir. Demirkanat Köyü, gür ormanlar içinde yer alır. Halkın geçim kaynağı ormancılık , balıkçılık , taş duvar ustalığıdır. Bu köy hizalarında Peri Suyu’nun karşı tarafında su vadisine yakın Baklalı , Kutluca , Yukarı Serinyer , Aşağı Serinyer köyleri vardır . Kutluca köyü , bu yörenin buğday tarımı merkezidir.

2-İKLİM

Yörenin yazları serin , kışları ise uzun ve serttir. Sağanak yağışlar sonbahar gelince düşmeye başlar , ama yeterli seviyede olmaz . En çok yağış Kasım ayı içerisinde olur . Bazen bu ayın ilk günlerinde kar yağdığı görülür. Erken gelen bu kar o yıl Kışın erken geleceğin! belirtir. Sonbaharın kurak geçtiği yıllar , Kiğı için kıtlık belirtisidir . Güzlükler ekilmez . Otlar bahar aylarında yeterince yeşeremez. Kış aylarında yağışlar başlar ve nadiren yağmur halinde olur. Kasım – nisan arası Kiğı’ da kıştır. Kış ilerledikçe kalın bir kar tabakası meydana gelir. Kışın Kuzeydoğudan esen rüzgarlar büyük kar fırtınalarına neden olur . Şubat ayından sonra kar , yerini sulu yağan kara ve sonrasında yağmura terk eder. Bu sıra ilkbahar ekim zamanı demektir . Bostan yerleri hazırlanmaya , ağaç dikilmeye başlar . Yalnız bu bölgede mart ayında yağmur yağsa da baharın geldiğine , havalar güzel gitse de yine de baharın geldiğine inanılmaz . Ancak İlkbahar , Kocakarı Fırtınası’ndan sonra gelir . Kocakarı fırtınası ; Rumi Takvimine göre 28 Mart – 04 Nisan tarihleri arasındadır . Ancak Miladi Takvime göre 13 Nisan’ dan sonradır.

İlkbaharın 13 Nisan’ dan sonra geleceği ile ilgili şöyle bir hikaye vardır; ” İhtiyar bir nine bir oğlak besler . Oğlağıyla kışı geçirmiştir diye çok sevinir . Nasıl olsa yerde kar kalmamıştır der .Fakat daha sonra 13 Nisan’da aniden bir kar yağışı meydana gelir ve bir fırtına kopar, . İhtiyar nine dışarı çıkamaz olur. İhtiyar nine, oğlağım soğuktan korumak için sepetin altına koyar .Fırtına 13 Nisan’ dan sonra durur. Her yer günlük güneşlik olur . Nine , sepetin altına koyduğu oğlağı çıkarmaya gider. Bir de bakar ki bir kış boyunca baktığı zavallı hayvanı ölmüştür.” İşte nisan ile mart arasında olan bu fırtınaya hikayeden ötürü Kocakarı Fırtınası denir . İnanışa göre Bütün ağaçlar; 17 Mart’ ı , 18 Mart’ a bağlayan gece yere eğilerek Yaratan’a ibadet ederler . Bu duruma inananlar o gece yatmazlar . O yere yatma anını görmek isterler. Eğer kim ki o anı görürse ,” Cennetlik olur ve her muradına kavuşur .” ama bu manzarayı herkes göremez . Ancak günahsız ve tövbe etmiş kimselere mahsustur . Anlatılan bu hikayelerde baharın geldiği anlatılır ve ağır geçen kış’ tan kurtulmanın sevinci belirtilir. Mart ayının ilk çarşamba gününe ‘Kara Çarşamba’ denir. ” O gün herkesle iyi geçineceksin , sevap işleyeceksin ki bir yıl boyunca aynısını göresin .” şeklinde yaygın bir inanış vardır. Mart ayı ile kuruyan çeşmelerden sular akmaya başlar ve her yer su deryası haline gelir. . Gittikçe dağlara karşı çekilen kar; en çok yağmurdan korkar ve der ki:” Islak ağızlı benim sana bir şey diyeceğim yok. . Okuduğum meydan güneşe karşıdır . Er ise çekildiğim yerlerden beni alıp götürsün .”  Nisan ayında Kiğı renk cümbüşüne bürünür . Yörede ilkbaharın gelişi yüksek yerler ile alçaklar arasında bir ay fark eder. Mayıs ayında meşelerin de açması ile doğa coşar .her yerden hayat fışkırır. Göçmen kuşlar yumurtalarını bırakmışlardır 7 Mart’ta yedi yumurta yapamazsam canıma yedi kada değsin, diyen keklik yuvası avı başlar . 7 Mart’ta gelemezsem 9 Mart’ta kalmam” diyen leyleğin gaga sesleri başlar Kiğı’da mayıs – haziran ayı arasında Kiğı’da dolu yağışı görülür ki buna da ” Camız Kıran Fırtınası” denir. Haziranda yağışlar artık durur . Ay’ın çevresinde oluşan halka , çift öküzlerin burunlarım havaya dikerek derin nefes almaları , karıncaların yuvalarına aniden çekilmeleri , yağışın geleceğine işarettir. Meşe ağacının çok palamut tutması , eşek arılarının çoğalmaları , hayvanların çok yemeleri , tavuğun uçuştan sonra hemen yere düşmesi , göçmen kuşların erkenden yöreyi terk etmeleri kışın erken ve şiddetli olacağına işaret eder.

NÜFUS

1990 nüfus sayımına göre İlçe nüfusu 11.438; Kasaba, 4.544 tür. Köy, 6894. Nüfus yoğunluğu kilometre kareye 23 kişidir. 1997 nüfus sayımına göre İlçenin toplam nüfusu 6797 kişidir. Yıllara göre nüfusta fazlaca miktarda azalmalar meydana gelmiştir. Bu azalma; terör, çoğalan aile nüfuslarına toprak bölüşüldükten sonra tarlaların azalması, kış aylarının uzun sürmesi ve bu süre zarfında ilçede buna yönelik iş kollarının bulunmaması, parası olanların yörede yatırım yapmamaları, aile arasındaki geçimsizlik ve kan davası. Sürekli olarak göç edenler daha çok İstanbul,İzmir, Aydın, Ankara, Bursa gibi illeri tercih etmektedirler. Kiğı ilçesinin ve köylerinin yıllara göre nüfus dağılımı aşağıda gösterilmiştir:

 

 

1985

 

1990

 

1997

 

2000

 

MERKEZ 4091 4544 5051 4652
AÇIKGÜNEY 515 357 92 149
AĞAÇÖVEN 384 321 68 84
ALAGÖZ 115 66 66
AŞAĞI SERİNYER 66 08
BAKLALI 91 44
BİLİCE 767 420 64 75
ÇANAKÇI 522 462 165 169
ÇİÇEKTEPE 326 153 42 76
ÇOMAK 243 171
DALLICA 270 239 48 63
DARKÖPRÜ 212 138
DEMIRDÖS 92 60 07 13
DEMİRKANAT 190 73
DURANLAR 195 143 17 29
ESKİKAVAK 572 467 73 104
ESME 119 78 21 16
GÜNEYAĞIL 184 146 69 75
İLBEYİ 153
KADIKÖY 231 180 79 80
KUTLUCA 191 157
NACAKLI 130 983 493 554
ÖLMEZ 183 143
SABIRTAŞI 344 205 18 41
SIRMAÇEK 857 742 378 448
TEKBAS 130 100
TOPRAKLIK 411 374
YAZGÜNÜ 621 385 46 63
YUKARI SERİNYER 145 77
TOPLAM 13258 11438 6797 6757

YILLARA GÖRE KİĞI VE KÖYLERİNİN TOPLAM NÜFUSU

YIL

 

NÜFUS

 

1975 58.855
1980 54.033
1985 44.000
1990 11.438
1997 6.797
2000 6.757

 

 

SOSYAL DURUM    

İlçe halkı içindeki ilişkiler sevgi ve saygı esasına dayalı uygar bir düzeyde olup, sosyal etkinliklere katılma yatkınlıkları vardır. İmkanları sınırlı olması nedeniyle çalışma hayatı sadedir. Nüfusun büyük bir bölümü ancak kendine yeterli çapta tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.

İlçede yaşam standardı değişiktir. Halkın yurtdışında çalışan yakınlarının gönderdiği dövizler önemli bir geçim kaynağıdır.

Konutlar genellilikle tek katlı, damları sac ve topraktan yapılıdır. Kanalizasyon şebekesi ilçe merkezinde mevcut olup, yeterli olmaktan uzaktır. 1991 yılı itibariyle her köye elektrik ulaşmış olup, mezraların çoğunda da elektrik vardır.

İlçe merkezinde mevcut donanımı ile Sağlık Merkezi niteliğini aşmayan durumda 25 yataklı bir Devlet Hastanesi bulunmaktadır.

Ayrıca bir merkez Sağlık ocağı ve Nacaklı, Billice, Dallıca, Sabırtaşı ve Sırmaçek köylerinde de birer tane olmak üzere toplam 5 köyde sağlık evi mevcuttur, ancak sağlık evleri şu anda kapalıdır.

İlçe merkezinde 800 abonesi bulunan 1000 abonelik Dicle tipi yarım  otomatik telefon santralı, Sırmaçek köyünde 500, Kiğı HES barajı yapım alanında Abar  santralı olarak adlandırılan 250 lik  bir santral, Dallıca köyünde şuan kullanılmakta olan 250 lik bir santral mevcuttur. İlçemize bağlı Alagöz, Güneyağıl, Eşme, Duranlar, Kadıköy, Nacaklı ve bu köyün Alican, Buzluk ve Dikenli mezraları, Sırmaçek, Çanakçı, Yazgünü ve Ağaçöven  Açıkgüney köylerinde telefonlar çalışmaktadır, diğer köylerimize de telefon götürülme çalışmaları devam etmektedir. İlçemizdeki vatandaşlarımızın Batı bölgelerinde ve yurt dışında yaşayan yakınlarının çokluğu nedeniyle mevcut santralımızın giriş- çıkış sayısı yeterli bulunmaktadır. Ayrıca Merkezimiz ISD-STD görüşmelere 07.06.l999 tarihinde Fiber-Optik sisteme geçmiştir. Buna bağlı olarak Telefon görüşme kanallarının da 30’a çıkarılmıştır. TÜRKSEL ve TELSİM Cep telefonları da ilçemizde bulunmaktadır.

ULAŞIM

Kiğı, ulaşım yönünden fazla hareketli bir ilçe merkezi değildir. Bingöl Merkeze Sancak üzerinden uzaklığı 73 km’dir. . Bu mesafenin 25 km’lik kısmı stabilizedir. Karakoçan üzerinden Bingöl’e olan uzaklığı ise 145 km’dir. Elazığ iline uzaklığı 198 km olup, bunun 60 km.lik yolu stabilizedir. Adaklı ilçesine 26 km mesafede olup yol asfalttır. Yayladere ilçesine uzaklığı 56 km olup tamamı stabilizedir. Yedisu ilçesine uzaklığı 61 km olup tamamı stabilizedir.İlçede haftanın yedi günü Elazığ’a günde bir adet minibüs ve Bingöl’e haftanın beş günü bir adet minibüsle toplu taşıma yapılmaktadır. Günde, sadece bir sefer yapılmaktadır. Bingöl’e günü birlik sefer yapılırken, Elazığ’a giden arabalar bir gece orada kalıp ertesi gün geri dönmektedir

EĞİTİM

İlçede okuma-yazma oranı %90 dır. Bu oran 14-15 yaş gurubunda %98’e çıkmaktadır. Halk tarafından eğitim ve öğretime önem verilmekte özellikle kız çocukları okutulmaktadır. İlçe düzeyinde konuşulan dil Türkçe’dir. İlköğretim ve Ortaöğretime devam eden öğrencilerin cinsiyetlerine göre dağılımı yaklaşık %50 civarındadır.

İlçede toplam köy ilköğretim okulları ve Yatılı İlköğretim Bölge Okulu ile merkez ilköğretim okulları dahil okul sayısı 35  dir. İlçe genelinde bünyelerinde Ortaöğretim  bulunan   1 Yatılı  İlköğretim Bölge Okulu ve 3 ilköğretim okulu bulunmaktadır. 8 yıllık temel  eğitime geçilmesiyle ilçe merkezinde 1 çok Programlı  Lise, 3 ilköğretim okulu ve 1 Yatılı ilköğretim Bölge Okulu oluşmuştur. Eskikavak, Sirmaçek,  Çanakçı, Nacaklı ve Nacaklı  İncesu ilköğretim okullarında eğitim ve öğretim yapılmakta olup, diğer köylerde bulunan tüm okullar terör ve göç nedeniyle kapalı olup, köylerimizin öğrencileri İlçemiz YİBO’da eğitim ve öğretim görmektedirler.. Okullarımızın öğrenci mevcudu 1018 tir. Bu İlköğretim okullarındaki öğretmen sayısı idareciler dahil 57 dir.

Açılması planlanan ilçemiz Süleyman Necati Güneri Endüstri Meslek Lisesi, ilçemiz güvenliği nedeni ile açılamamış olup 1994 yılında 17. İç Güvenlik Piyade  Alayına tahsis edilmiştir.

İlçemizde Yusuf Ziya Değnekçi İlköğretim Okulu, 20 Kasım Kurtuluş İlköğretim Okulu ve Fatih İlköğretim Okulları ve bünyesinde birer Anasınıfı bulunmaktadır. 20 Kasım Kurtuluş İlköğretim Okulu’nda kadrolu Anasınıfı öğretmeni, Yusuf Ziya Değnekçi İlköğretim Okulu ve Fatih İlköğretim Okulunda ise ücretli usta öğretici (anasınıfı) öğretmeni görev yapmaktadır.

Yaygın eğitimde yetişkinlere ve gençlere hizmet veren ilçe Halk Eğitimi Merkezi ve Akşam sanat Okulu Müdürlüğü bulunmaktadır.  2002-2003 öğretim yılında 1. Kademe Okuma-Yazma Kursu, Bilgisayar, Makine Nakışı, Üniversiteye Hazırlık, Oto Lastik Onarım Kursu ve Oto Elektrikçilik Kursları açılmış olup, yeni kursların da açılması için alan çalışmalarına başlanmıştır. 2003-2004 öğretim yılında genellikle mesleki kurslara öncelik vermek koşuluyla diğer kursların açılması için alan çalışmalarına başlanmıştır. Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu Müdürlüğü bünyesinde 1 Müdür Vekili, 7 Kadrolu usta öğretici ve bir hizmetli bulunmaktadır.

CUMHURİYET ÖNCESİ VE SONRASI KİĞI’DA EĞİTİM

Bingöl’ün kültür çabası belirgin bir şekilde Kiğı ilçesinde göze çarpmaktadır. Uzun yıllar Erzurum iline ilçelik yapan Kiğı’da ilk olarak 1878 yılında Sübyan Mektebi açılmıştır. 1886 yılında Mekteb-i Rüştiye adıyla ilkokula bağlı bir ortaokul olarak eğitime devam etmiştir. Süleyman Necati, Mithat Bey, Sait Bey gibi değerli idareci ve yazarlarla çok sayıda ordu mensubu da yetişmiştir.

1872-1922 Yılları arasında Kiğı Rüştiyesi’nde öğretmenlik vazifesinde bulunanlar:

  1. İsmail Hakkı Bey
  2. İmam Hacı Mehmet Nuri Arslan
  3. Mustafa Efendi
  4. Mithat Turanlı
  5. Rıza Şevki
  6. Ömer Raci
  7. Halil Arslan
  8. Ahmet Turanlı
  9. Yusuf Ziya Demir
  10. Faruk Bilsen

Birinci Cihan Savaşı’nda Rus istilasına uğrayan Kiğı, harap bir vaziyete gelmiştir. Mondros Mütarekesi’nden sonra, yurtlarına dönen Kiğılılar ancak başlarını sokabilecek bir yuva yapmaya çalışıyorlardı. Resmi binalar da harap olduğundan,okul vazifesi görebilecek evlerden istifade etmek çareleri düşünülmüş ve 15 Aralık 1919’da muhtelif olarak tedrisata (Güney Mahallede   ve Talat Beyin İkametgahı olan evde) başlanmıştır.

14 Eylül 1920’de okul, kız ve erkek olmak üzere iki kısma ayrılınca, kız talebeler ismi geçen binada kaldı. Erkek talebeler de Kaleli Mahallesinde Mırtoğlu Mehmet’in evinde ders görmeye başladılar. Rüştiye Mektebi ve ilkokul, Birinci Dünya Savaşı sırasında (1915) kapanmıştır. Cumhuriyet devrinde 1920 yılında ilkokul ve 1949 yılında da ortaokul yeniden açılmıştır.

KİĞI’DA EĞİTİM

Kiğı’da eğitim çok eskiye dayanmakta olup, kültür düzeyi yüksek bir ilçedir. Kiğı’da ilk olarak 1878 yılında Sübyan Mektebi açılmıştır ve 1886 yılında Mekteb-i Rüştiye adıyla İlkokula bağlı bir ortaokul olarak eğitime devam etmiş olup bir çok idareci, yazar ve ordu mensubu yetiştirmiştir.

Birinci Dünya Savaşı sıralarında rüştiye mektebi ve ilkokul 1915 yılında kapanmıştır. Rus istilasına uğrayan Kiğı, harap bir hale gelmiştir. Mondros mütarekesinden sonra ilçeye dönen Kiğılılar, okul açılması için çabalara girmiş, resmi binalar da harap olduğundan bina bulmakta zorlanmış ama okumaya karşı olan ilgileri bu zorluğu kısa sürede aşmış ve 15 Aralık 1919’da bir evde okul olarak eğitime başlamışlardır.

Okul, 14 Eylül 1920 yılında kız ve erkek olarak iki kısma ayrılmış ve resmi ilkokul olarak iki binada eğitime devam etmiştir. 1949 yılında da Bingöl Milletvekili ve Eski Milli Eğitim Bakanı Sayın Tahsin BANGUOĞLU’ nün katkı ve çabalarıyla ortaokul yeniden açılmıştır.

Bu yıllardan sonda Kiğı’da eğitim ve öğretim hızla gelişerek okulsuz köy ve mezra kalmamıştır. 1972 yılında Kiğı Lisesi Eğitime açılmış olup, bir çok öğrenci üniversiteye vermiştir. 1987 yılında sonra Adaklı, Yedisu, Yayladere beldeleri ayrılıp ilçe olunca okul sayışı 43′ e düşmüştür. 1991 yılından sonra yörede baş gösteren terör olayları Kiğı’da eğitime de büyük darbe vurarak köy okullara kapanıp sadece ilçe merkezindeki okullar eğitim öğretime devam edebilmiştir. Köylerdeki öğrenciler ilçe merkezinde faaliyet gösteren Yatılı ilköğretim Bölge Okulu’na yerleştirilerek eğitimlerine devam ettirilmiştir. 2000 yılı başlarından itibaren köy okullarının onarımlarına başlanılmış ve bu onarımlar sonucunda Nacaklı,Nacaklı-İncesu,Sırmaçek ve Çanakçı Köy İlköğretim Okulları eğitim-öğretime açılmıştır.Kiğı merkezde 3 ilköğretim Okulu, 1 Yatılı İlköğretim Bölge Okulu, 1 Çok Programlı Lise’de eğitim-öğretime devam edilmektedir. Okulların tümü standart bina olup, kaloriferle ısınmaktadır.(Köy okulları hariç) Lise ve YİBO’ya ait 24’ü Kaloriferli 12’si sobalı olmak üzere toplam 36 daireli lojmanlar bulunmaktadır.

KIĞI EMNİYETİ

Yenişehir Mahallesi Gazipaşa Caddesi’nde 814 metrekare alanda iki katlı binada hizmet vermektedir. Altı hizmet binası üstü iki dairelik lojman olup toplam 34 dairelik lojman bulunmaktadır.

İlçemiz Emniyet Amirliği,1972 yılında Emniyet Komiserliği olarak faaliyete geçmiş olup 1988 yılında ise TMK ya göre B tipi Emniyet Amirliği olup bünyesinde 1 Merkez Karakol Amirliği bulunmaktadır.

İlçe Emniyet Amirliğimizde Başkomiser, Komiser.Polis Memuru,G.İ.H.Memuru ve Teknisyen Yardımcısı bulunmaktadır.

İlçemizde 9 adet kahvehane, 2 adet içkili restorant, 2 adet otel bulunmaktadır. İlçede genel asayiş durumu iyi, asayişe müessir hırsızlık, kavga vs. nitelikli adi olaylar yok denecek kadar az olduğundan failleri yakalanarak haklarında gerekli işlemler yapılmaktadır. 1999 yılından bir adet faili meçhul yangın olayı bulunmaktadır.

İlçe Emniyet Amirliği tüm personeli ile,Kiğı ilçe merkezinde halkın canına,malına,ırzına ve namusuna yönelik suç işlenmemesi için vatandaşın daha rahat huzur ve güven ortamında yaşaması için canı pahasına görev yapmaktadır.

Kiğı İlçe Emniyet Amirliği’ne bağlı Merkez Karakol Amirliği bulunmaktadır. Ayrı bir binası bulunmadığı için Emniyet Amirliği hizmet binasında hizmet vermektedir.

Emniyet Amirliği’nde 2 adet binek toros ve 2 adet zırhlı dragon bulunmaktadır.

Sorumluluk bölgesi içinde Eskişehir Mahallesi, Yenişehir Mahallesi, Yeşilyurt Mahallesi ve Abar Mahallesi olmak üzere 4 mahalle bulunmaktadır.

EKONOMİK YAPI

İlçe ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Üretim pazarlayabilecek düzeyde olmayıp tüketime yetmemektedir. Buğday ve arpa gibi tahılların yanında fasulye, ceviz, elma ve armut üretilmektedir.

İlçe genelinde mevcut toplam hayvan sayısı 17630 civarındadır. Bunun 14630’ u küçükbaş, 3000’i büyükbaş hayvandır. Ayrıca 1500 civarında kanatlı hayvan ve 2226 civarında arı kovanı mevcuttur.

Arazi yapısı itibariyle yöre özellikle küçükbaş hayvancılığa çok elverişlidir. Nüfusun kalabalık olduğu ve terör olaylarının olmadığı zamanlarda hemen hemen her vatandaş küçükbaş hayvancılık yapıyordu. Ayrıca yöre arıcılık içinde çok müsait bir yapıdadır. Üretilen ballar genellikle ilçe genelinde ve İstanbul’da pazarlamakta olup, kaliteli ballar arasındadır.

Endüstriyel faaliyet yoktur. Basit marangoz atölyesi ve günlük ihtiyaçlarını karşılayan dükkanlar vardır. Ticaret, halkın günlük ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik esnaf faaliyetlerinden ibarettir.

İlçede pazar kurulmamakta olup, panayır faaliyetleri de yoktur. İlçede pazar kurulmaması nedeniyle mevcut dükkanlarda her türlü gıda ve yiyecek maddeleri rahatlıkla bulunabilmektedir.

İlçede Ziraat Bankası  Şubesi vardır.

İlçe genellikle yurtdışında yakınları olan vatandaş sayısı oldukça fazladır. Bunların gönderdiği dövizler yöre halkı için önemli bir geçim kaynağıdır.

Kırsal kalkınma projesi kapsamında ciddi çalışmalar yapılmasının ilçenin ekonomik yaşamına önemli yararlar sağlayacağı düşünülmektedir. İlçede küçükbaş hayvancılığı geliştirmek, arıcılığı geliştirmek, ceviz ve kavak üretimini yaygınlaştırmak için teşvik uygulamaları geliştirilmelidir.

İlçede 1992 yılında tarımsal Kalkındırma ve Arıcılık Kooperatifi ile 1996 yılı sonunda bir Esnaf ve Sanatkarlar Kooperatifi kurulmuştur. İlk kurulan kooperatif şu an faaliyet  göstermemektedir.

Kiğı’da Hayvancılık

Tarım ve Hayvancılık

İlçe halkının geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. İklimin sertliği ve doğal yapının elverişsizliği bitkisel üretimi sınırlandırır . Buna rağmen 1984 yılında Bingöl ilinin en çok buğday üreten ilçesi   ( 19.020 ton ) olmuştur . Ayrıca az miktarda arpa , patates , elma , ceviz, armut yetiştirilir. İlçede hayvancılık eski önemini kaybetmiş olup ev ihtiyaçlarını karşılayacak tarzda hayvancılık yapılmaktadır. Daha çok mor, ak karaman, ivesi cinsi koyun , kıl keçisi , yerli kara ve Doğu Anadolu Kırmızısı cinsi sığır yetiştirilmektedir.

Son yıllarda arıcılık büyük gelişme göstermiştir. Ayrıca ilçede yapımı süren Kiğı HES Barajı inşaat çalışmaları nedeniyle baraj işçiliğinin, ilçe ekonomisine olan katkısı göz ardı edilemez bir gerçektir. Bununla birlikte ilçede, küçük çaplı ticaretle geçinen (Bakkal ve marketler,kahvehaneler ve lokantalar vs. küçümsenemeyecek bir nüfus vardır. Yurt dışında çalışan vatandaşlarımızın yakınlarına göndermiş olduğu dövizler ve ilçedeki küçük çaplı yatırımları da ilçenin ekonomisi içinde önemli sayılabilecek unsurlardır.

MERA ARAZİSİ

 

17.100 Hektar

 

ZİRAAT YAP.ARAZİ

 

18.805 Hektar

 

SULANABİLİR ARAZİ

 

5.400 Hektar

 

KIRAÇ ARAZİ

 

1.800 Hektar

 

ORMANLIK ARAZI

 

19.600 Hektar

 

ÜRÜN G.MEY. ARAZİ

 

12.100 Hektar

 

AVCILIK
Avcılık, Kiğı’da önemli bir yere sahiptir. İlçede yakın bir tarihte kurulan “Avcılar ve Atıcılar Kulübü” avcılık işini organize etmekte ve bu kulübe üye olanlar tarafından yapılan yardımlarla ayakta durmaktadır. Av mevsimlerinde Kiğı’da keklik ve tavşan başta olmak üzere dağ keçisi,yaban ördeği, ayı,tilki,kurt vs… av hayvanları yasalar dahilinde avlanır.Bu durum av hayvanları bakımından ilçemizin ne kadar zengin olduğunu göstermektedir.

SAĞLIK

KİĞI DEVLET HASTANESİ BAŞTABİPLİĞİ

1954’te Sağlık Merkezi olarak kurulmuş olup, 1963’ten bu yana Devlet Hastanesi Baştabipliği  olarak faaliyet göstermektedir . 1966 yılında ayrı olarak hizmet veren Merkez Sağlık Ocağı Tabipliği , hastanenin bulunduğu hizmet binasının alt katına taşınmış ve burada hizmete devam ederken 20 Kasım 2000 tarihinde tekrar eski binasında hizmet vermeye başlamıştır.   Hastanede halen iki doktor,on bir hemşire,iki ebe,bir müdür,bir laboratuar teknisyeni , bir anestezi teknisyeni,bir teknisyen,bir şoför,bir memur ve bir hizmetli görev yapmaktadır.

Aylık polikliniğe başvuran hasta sayışı ortalama 1000 civarındadır. Bunlardan 100-150 civarında hasta ileri tetkik ve tedavi için en yakın illerdeki hastanelere sevk edilmektedir . Ayda ortalama 8-10 doğum hastası müracaat etmekte ve ortalama 4-5 doğum hastanemizde yaptırılmaktadır. Problemli olan gebeliklerde yine illere sevk edilmektedir. Elimizdeki imkanlar dahilinde gerekli laboratuar tetkikleri yapılmaktadır.

Hastanemiz kişi ve topluma yönelik hizmet vermektedir. Hizmet veren 1 adet ambulans vardır.

KİĞI MERKEZ SAĞLIK OCAĞI TABİPLİĞİ

Kiğı Hükümet Konağı karşısında tek katlı hizmet binasında sağlık ocağı faaliyetleri halka sunulmaktadır.

Sağlık ocağının hemen arkasında bahçe içerisinde yan yana yapılar şeklinde 4 adet lojmanı bulunmaktadır.

Son 4 yıldır güvenlik gerekçesi ile kapatılıp Kiğı Devlet Hastanesi alt kalında pasif hizmet vermekte olan Sağlık Ocağı 20 Kasım 2000 tarihinde yeniden eski yerine taşınarak mevcut hizmetlerini aktif bir şekilde yürütmektedir.

Halen bir doktor.iki ebe,bir hemşire ve bir sağlık memuru görev yapmaktadır.

Sağlık Ocağı’nda öncelikle yapılan toplum sağlığı ön hizmetleridir. Bunlar içerisinde aile planlaması çalışmaları,aşılama çalışmaları,(aşı kampanyaları, bebek aşıları, okul aşıları, gebe aşıları) 15-49 yaş arası kadınların takip ve eğitimleri,gebe takip ve işlemleri,0-5 yaş arası çocuk kayıt ve takipleri. Yapılan ev ziyaretleri ile bu çalışmalar devam etmektedir. Bunun yanı sıra ayakta tedavi ve poliklinik (tansiyon ölçme, enjeksiyon, pansuman vs.)hizmetleri de verilmektedir. Bir adet Landrover marka ambulans hizmet vermektedir

DİĞER KURUMLAR

KİĞI ADLİYESİ
KİĞI 17.İÇ GÜVENLİK PİYADE ALAYI
İLCE JANDARMA KOMUTANLIĞI
KIĞI ASKERLİK ŞUBESİ BAŞKANLIĞI
KİĞI MAL MÜDÜRLÜĞÜ
KİĞI ZİRAAT BANKASI
KİĞI HALK BANKASI
KİĞI HALK EĞİTİMİ MERKEZİ VE AKŞAM SANAT OKULU MÜDÜRLÜĞÜ
KİĞI HALK KÜTÜPHANESİ
KİĞI MÜFTÜLÜĞÜ
KİĞI ÖZEL İDARE MÜDÜRLÜĞÜ
KİĞI PTT MERKEZ MÜDÜRLÜĞÜ
TAPU SİCİL MÜDÜRLÜĞÜ
KİĞI TEDAŞ İŞLETME BAŞMÜHENDİSLİĞİ
TÜRK TELEKOM A.Ş.
ESNAF VE SANATKARLAR ODASI
KİĞI ORMAN İŞLETME ŞEFLİĞİ

KİĞI ADLİYESİ

Halen Kiğı Hükümet Konağı binasında hizmet vermektedir. Adliyede iki   Cumhuriyet savcısı, İki hakim,bir yazı işleri müdürü, dört zabit katibi, bir seçim müdürü,bir seçim katibi ve bir seçim hizmetlisi görev yapmaktadır. İlçede baraj yapımı nedeniyle kamulaştırma davaları yoğun durumdadır. Ayrıca kadastronun yeni yapılması nedeniyle kadastro davaları da yoğun durumdadır .Diğer suç oranları normal seviyededir .Kurumumuza ait araç yoktur.

KİĞI 17.İÇ GÜVENLİK PİYADE ALAYI

İlçemizde faaliyet gösteren Piyade Alayı, 25 Mart 1995 tarihinde Sarıkamış Tümen Komutanlığı’na bağlı bir birim olarak güvenlik amacıyla ilçemize gelip, Süleyman Necati Güneri Endüstri Meslek Lisesi’nde konuşlandırılmıştır.Daha sonra, 17.İç Güvenlik Piyade Alayı olarak ilçede kalıcı konuma gelmiştir.2000 yılı sonlarına doğru Kurttepe’de ki yeni binalarına taşınarak görevlerini devam ettirmektedirler.

İLCE JANDARMA KOMUTANLIĞI 

Komutanlık, halen İlçe Jandarma Komutanlığı binasında hizmet vermektedir. Kuruluş tarihi ilçenin kuruluş tarihi ile başlar.

Komutanlıkta on subay.otuz bir astsubay.elli uzman jandarma çavuş ve üç yüz er-erbaş görev yapmaktadır.

Komutanlıkça emniyet , asayiş ile kamu düzeninin sağlanması için bağlı köy ve mezralarda önleyici, adli kolluk hizmetleri devam etmektedir.

İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı bir komando bölüğü , üç jandarma asayiş karakolu , bir mekanize komando timi bulunmaktadır.

Komutanlığa ait 2 adet BTR, 60 aracı, bir adet sortland zırhlı aracı ve on dört adet land rover bulunmaktadır.

İlçe Jandarma Komutanlığı,Kiğı mülki sınırları içerisinde kalan bölgede toplam 28 köy ve 50 mezrada emniyet ve asayiş hizmeti görmektedir.

KIĞI ASKERLİK ŞUBESİ BAŞKANLIĞI

Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet veren Kiğı Askerlik Şubesi’nin kuruluşu tam olarak bilinmemektedir.İlk olarak eski çarşı diye tabir edilen Eskişehir Mahallesi’nde hizmete açılmış olup daha sonra 22.06.1962 tarihinde belediyeden hazineye aktarılan arazi üzerinde yeni binanın yapımına başlanmış ve 26.10.1963 tarihinde tamamlanarak hizmete girmiştir.

Bina,halen kat kaloriferi ile ısıtılmakta olup hizmet alanına ek olarak bahçesi, iki lojmanı ile birlikte 608 m2 alana sahiptir. 1 subay, 1 astsubay ve 5 sivil memur ile hizmet vermektedir.

KİĞI MAL MÜDÜRLÜĞÜ

Hükümet Konağı binası içerisinde hizmet vermektedir. Mal Müdürlüğü 29.10.1923 tarihinde kurulmuştur.

Bir Mal Müdürü,bir veznedar,bir muhasebe memuru,bir gelir memuru,bir yoklama memuru ve bir hizmetli müdürlükte görev yapmaktadır.

Mal Müdürlüğü’nün 2000 tarihi itibari ile 64 tanesi gerçek 56 tanesi götürü 3 tane kurumlar vergisi mükellefi ve stopaj yönünden 13 olmak üzere toplam 136 vergi mükellefi bulunmaktadır. 31.10.2000 tarihi itibariyle bütçe giderleri 1.009.020.020.000 TL. Bütçe gelirleri toplamı 4325 Sayılı Kanuna göre ertelenen vergiler dahil 435.761.430.000 TL’dir . Bütçe gelirlerinin bütçe giderlerini karşılama oranı % 43 tür.

Maliye Bakanlığı Bingöl Defterdarlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren Kiğı Mal Müdürlüğü , saymanlık hizmeti vermek , devlet mallarının kayıtlarım tutmak yanında bu malların gözetilmesini, korunmasını ve devlet adına kayıtlı gayri menkullerin her türlü tahsis ve tapulama işlemleri takip etmek kayıt şerhlerini verdirmek ile mahkemelerde savunmasını yapmak ; ilçenin idari sınırları içerisinde vergi usul kanununun vermiş olduğu yetki ile kazanç ve irat elde edenlerin tespiti ile tespit edilenlere vergi tarh , tahakkuk ettirerek tahakkuk eden bu vergileri tahsil etmek , başta saymanlıklar adına tahsilat yapmak vergi denetimi yapmak veraset ve intikal vergisi tarh , tahakkuk ve tahsilini yapmak , istatistiki bilgileri tanzim ederek üst makam ve kuruluşlara iletmek ile görevli ve mesuldür. Mal Müdürlüğü İlçenin eski olması sebebiyle hemen hemen tüm kamu kuruluşlarına saymanlık hizmeti vermektedir.

KDV Mükellef Sayısı
Basit Usul T.K.
Gerçek Gelir
Kurumlar V.
Toplam Bütçe Geliri
Toplam Bütçe Gideri
Gelirin Gideri Karşılama Oranı
Hazine’nin Davacı Olduğu Dosya Sayısı
Asliye Hukuk
Kadastro
Sulh Hukuk
Hazine’nin Davalı Olduğu Dosya Sayısı
Asliye Hukuk
Kadastro
:125

:53

:66

:5

:1,037,876,790,000

:9,941,616,110,000

:%10

:195

:118

:76

:1

:130

:83

:47

Saymanlığımızda 2 Malmüdürü V. , 1 Yoklama Memuru, 1 Tahsildar, 2 Muhasebe Memuru olmak üzere toplam 5 personel görev yapmaktadır.

KİĞI ZİRAAT BANKASI

Bankanın bir hizmet binası ve 3 lojmanı bulunmaktadır.Kurum 01.07.1948 tarihinde hizmete girmiştir.Bankada halen bir müdür,bir muhasebeci ve on adet memur çalışmaktadır.Bankanın öncelikli amacı isminden de anlaşılacağı gibi ziraat ile uğraşan çiftçilerimize kredi kullandırarak zirai faaliyetlerinin bilinçli ‘bir şekilde gelişmesini ve ilerlemesini sağlamak , bireysel kredilerle kamuda ve özel çalışanlara destek vermek , İlçemiz kamu ve askeri çalışanlarının maaşlarını ödemek ve tüm bankacılık faaliyetlerini yürütmektir. Banka ayrıca Başak Sigorta Acentesi olup gerçek ve tüzel kişilerin istekleri doğrultusunda sigorta işlemlerini yapmaktadır .Bankaya ait bir adet Renault marka otomobil bulunmaktadır

KİĞI HALK BANKASI

Kiğı Halk Bankası iki katlı kendi binasında hizmet vermektedir. Kasım 1977 yılında açılan Kiğı Halk Bankası 24 yıldan beri ilçede hizmet vermektedir.

Banka,halen bir müdür.bir şef.bir şef yardımcısı, bir veznedar.üç memur, bir koruma görevlisi ve bir hizmetli olmak üzere sekiz kişi ile hizmet vermektedir.    Banka, tam donanımlı devlet bankası olup bankacılığın her sektöründe hizmet vermektedir. Banka,esnaf, sanatkar ve memur kesimine kredi vererek onlara destek olmaktadır. Kiğı ilçe merkezinde hizmet veren bankaya ait araç bulunmamaktadır.

KİĞI HALK EĞİTİMİ MERKEZİ VE AKŞAM SANAT OKULU MÜDÜRLÜĞÜ

İki katlı Halk Eğitimi Müdürlüğü binasında hizmet vermektedir. 1973-1974 yılında kurulmuş olup 1978 yılında şu anki Hizmet binasına taşınmıştır ve mülkiyeti HEM Müdürlüğü’ne aittir .

Müdürlükte halen bir müdür iki kadrolu usta öğretici ve bir hizmetli görev yapmaktadır.

Son üç yılda beş adet kurs açılmıştır. Bu kurslardan atmış kursiyer belge almıştır. Her yıl müdürlüğümüz toplantı salonunda 3 adet tiyatro gösterişi, yılda en az iki adet resim sergisi hizmetleri verilmektedir . Bunun yanı sıra yıl içerisinde çeşitli konferanslara ev sahipliği yapmaktadır . İlçemizde mevcut bir düğün salonu bulunmadığından , düğünlere salonumuz tahsis edilmektedir . 2000 Yılı içerisinde iki adet kurs açılmış olup okuma yazma kursu sona ermiştir ve on bir kursiyer başarı belgesi almıştır. Şu an makine nakısı kursu yirmi beş adet kursiyer ile devam etmektedir.  Halk Eğitim binasının iç ve dış bakımları devam etmektedir ve bu yıl içerisinde tüm bakım ve onarım işi bitmiş olacaktır. Yıl içerisinde iki adet tiyatro gösterişi sergilenmiştir , iki adet konferansa ev sahipliği yapmıştır .İki devreli olarak üçer aylık “Atatürkçü Düşünce” başlığında konferanslar ayrıca bu yıl içerisinde verilecektir.

KİĞI HALK KÜTÜPHANESİ

Kiğı Halk Kütüphanesi,Kiğı Belediye Başkanlığının hizmet binasının alt kalında hizmet vermektedir. 01.11.1983 tarihinde hizmete açılmıştır.

Kütüphanemiz biri G.l.M. sınıfı, biri Y.H. sınıfı olmak üzere İki kadroya sahiptir. Şu anda hizmetli kadrosu boştur. 1999 yılı İtibari ile koleksiyon sayışı 5852 olup yıllık ortalama 6000 okuyucuya hizmet vermektedir .Kütüphanemizin kendi binası olmadığından hizmetlerini Kiğı Belediye Başkanlığı’nın hizmet binasının alt kalında 60 m2 alanda sürdürmektedir.

KİĞI MÜFTÜLÜĞÜ

Kiğı Müftülüğü,müftülüğe ait üç oda, bir salondan oluşan tek katlı binasında hizmet vermektedir .Resmi olarak kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Cumhuriyetin kuruluşunun ilk yıllarına kadar uzanmaktadır . Kiğı’nın bilinen ilk müftüsü ibrahim Hakkı BARAN’dır . Şahsın göreve başlama ve ayrılış tarihi bilinmemektedir . Bu kişi 1936 yılında Bingöl’ün İl olması ile il Müftüsü olarak atanmıştır . Göreve başlama tarihi ve ayrılma tarihi tespit edilen ilk Müftü Mehmet YILDIZ’dır . 1957 yılında göreve başlayan bu şahıs ile birlikte ilçe Müftülüğü tarihi değere sahip Balaban Bey Camii’nin avlusundaki bir odalı yerde hizmet vermeye başlamıştır. Bu tarihten itibaren kesintisiz olarak İlçe Müftülüğü’nün hizmetleri gelişerek devam etmektedir

1960 yılında bir odalı yerde hizmet verirken bugün fiziki şartları daha güzel bir yerde hizmet vermektedir. Kiğı merkezinde iki cami bulunmaktadır Balaban Bey Camii, tarihi değere sahiptir. 1401- 1402 tarihlerinde Akkoyunlu Pir Ali Bey tarafından yaptırılmış ve günümüze kadar ayakta kalmayı başarmıştır . ilçe Müftülüğü’ne bağlı imam-hatip kadrosu olan 13 köy vardır . Şu an bu köylerin on adedi münhaldır.

1997 yılında Yenişehir Camii’nin çevre düzenlemesi belediye ve ilçe Müftülüğü tarafından yapılmıştır . Tarihi vasfı olan camiinin geniş çapta tadilatı , iç döşemesinin değiştirilip tek tip halının serilmesi Müftülük-halk işbirliği ile yapılmıştır.

TEŞKİLAT : Müftülüğümüz İslam dinini inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere Diyanet işleri Başkanlığına bağlı ilçe kuruluşudur.

KADRO DURUMU ADETİ
İlçe Müftüsü 1
Vaiz 1
V.H.K.İ. 1
İmam-Hatip 15
Müezzin-Kayyım 2
Hizmetli 1
TOPLAM 21
PERSONEL DURUMU: ADETİ
Müftü 1
Vaiz 1
V.H.K.İ. 1
İmam-Hatip 13
Müezzin-Kayyım 1
TOPLAM 17
MÜNHAL KADROLAR ADETİ
İmam-Hatip 2
Müezzin-Kayyım 1
Hizmetli 1
TOPLAM 4

 

KİĞI ÖZEL İDARE MÜDÜRLÜĞÜ

İlçe Özel İdare Müdürlüğü binasında hizmet vermektedir. 07.11.1864 tarihli Teşkili Vilayet Nizamnamesi ile Erzurum eyaletine bağlı olarak 1911 yılında Kiğı Kazası Mutasarrıflığı emrinde hizmete açılmıştır.

Müdürlükte halen bir müdür ve bir hizmetli görev yapmaktadır. 1999 yılında yapımı biten 4 katlı ve lojmanlı hizmet binası , 2000 yılı yatırım planına alınan Kiğı Mağarasının hizmete açılması , 500 baş koyun projesi , alabalık üretme tesisleri , köy içme suları ve köy sulama kanallarının yapımı , köy yolları stabilize yapımı , örnek sera yapımı ve turistik bölgelerin turizme açılması projeleri yapılması düşünülen önemli projeler arasındadır.

KİĞI PTT MERKEZ MÜDÜRLÜĞÜ

İlçemizde PTT teşkilatı 1930 yılında kurulmuş olup, çeşitli binalarda hizmet verdikten sonra 1974 yılında kurumumuza ait binada hizmet vermektedir.

Kurumumuzda 1 Müdür,1 Veznedar, 4 Memur, 6 Dağıtıcı,1 Koruma Güvenlik Memuru ve 1 Bekçi olmak üzere toplam 14 kişi halen çalışmakta olup. Müdürlüğümüze bağlı olarak Adaklı ve Yayladere İlçelerinin hizmetleri Şube olarak faaliyetleri yürütülmekte bu ilçelerin Postaları Genel Müdürlüğümüzce Merkezi’mize tahsis edilen 12 AE 102 Plakalı araçla haftada 2 kez posta alınıp verilmektedir.

Müdürlüğümüzce İlçemizde Mektup (APG)dahil,Koli, Havale, Telefon tahsilatı en güvenilir ve süratli şekilde yürütülmekte olup, Genel Müdürlüğünüzce 2003 yılı kapsamında bulunan On-line hizmetleri yakın bir zamanda vatandaşlarımızın hizmetine sunulması Programda yer almaktadır.

İlçemizde PTT Teşkilatı çağımıza yakışır sürat,Güvenilirlik ilkesiyle teknolojinin sunduğu imkanlarla vatandaşlarımızın hizmetine devam etmektedir.

TAPU SİCİL MÜDÜRLÜĞÜ

HİZMET VERİLEN YER:Kurumumuzun kendisine ait bir binası olmadığı için halen İlçe Özel İdare Binasının iki odasında hizmet vermektedir.

KURUMUN TARİHÇESİ:Kuruluş olarak Osmanlı İmparatorluğu tarihlerine dayanmaktadır. İlçemizde 1923 tarihinden bu yana bugünkü adı ile hizmet vermekte olan kurumumuz arşivlerinde eski yazı ile yazılan ve 1800 yıllardan kalan Tapu Kütükleri mevcuttur.

PERSONEL DURUMU:İlçemiz Tapu Sicil Müdürlüğünde Müdür olmadığından Müdürlüğe geçici görevli Müdür Vekili bakmakta olup sadece bir Hizmetli görev yapmaktadır. Bunların dışında herhangi bir Personel yoktur.

BAĞLI BİRİM VE YERLER:Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünün hiyerarşik yapısına bağlı olarak birimimiz yazışmalarını ELAZlĞ-Tapu ve Kadastro Bölge XVI. Müdürlüğüyle yapmakla birlikte direk olarak yapmaktadır. ANKARA-Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğüne bağlıdır.

KISA BİLGİLER:Kiğı Merkez ve Köylerinin Tapu Kütükleri güncel değildir. Tapulu Arazilerin % 90-95 i halen ilk tescil hak sahiplerinin adına kayıtlı bulunmaktadır. İlçemize bağlı bazı köylerde Baraj nedeni ile kısmi Kadastro yapılmıştır, İlçemizin yaklaşık 700 yıllık kuruluş tarihi Olmasına rağmen İlçe merkezinde halen yeterli bir Kadastro çalışması bu güne kadar yapılmamıştır. İlçemiz halkının büyük çoğunluğunun ikamet ettiği deprem barakalarının Tapuları halen Maliye Hazinesi adına kayıtlı bulunmaktadır. Yapılan araştırmalar neticesinde 1968 yılından kalma evraklarının ortadan Kaybolduğu bu nedenle hak sahiplerine Tapuları verilemediği anlaşılmıştır Bunun tek çözümünün Kiğı Merkez Mahallelerinin Yeniden Kadastro Görmesi gerektiği saptanmıştır. Böylece hem halkın mağduriyeti giderilecek hem de Müdürlüğümüz Arşivlerinde kayıtlı bulunan gayrimenkuller ve Tapu Kütükleri güncelleştirilmiş olacaktır.

YAPILAN ÇALIŞMALAR:Müdürlüğümüz vatandaşların müracaatlarım en kısa sürede yerine getirmektedir. Kadastro çalışmalarından doğan aşırı Derecedeki mahkeme müzekkerelerine zamanında cevap Verilmekte ve diğer rutin işler zamanında yapılmaktadır.

2002 Yıl sonu itibariyle yapılan iş ve harç durumu aşağıya çıkarılmıştır.
SON YEV: 114-GELEN EV:979-GİDEN EVRAK: 1119-HARCA ESAS İŞ SAYISI: 101-
DEĞERl:47.766.390.000 TL.-HARÇ MİKTARI: l. 195.290.000 TL-EKP: l. 110.000.TL
ÖİV:2.240.000.000.TL-DÖNER SERMAYE ÜCRETİ:324.000.000.TL

KİĞI TEDAŞ İŞLETME BAŞMÜHENDİSLİĞİ 

Kiğı, mahalle ve bağlı köyler kurumun hizmet götürdüğü yerlerdir. 1983 yılında kurulmuştur. Kurumda bir işletme şefi,bir teknisyendir işçi ve bir şoför görev yapmaktadır. Tüm elektrik arızaları, kısmi bakım ve onarım, kısmi tesis yapımı, trafo değişimi gibi hizmetler TEDAŞ’ın çalışma alanlarım oluşturur.  Kurum bünyesinde bir adet dodge marka araç bulunmaktadır.

TÜRKTELEKOM A.Ş.

Halen PTT binasında hizmet vermektedir. Kiğı ilçesi telefon hizmetleri 1930 yılında fiziki-manuel santrallerle hizmet vermiştir. 1985 yıllarında bu hizmetler devam etmiştir. O yıllarda Kiğı merkezi ve Kiğı merkezebağlı Adaklı – Yedisu – Yayladere yerleşim merkezlerinin telefon hizmetleri, Kiğı merkezinden çıkış alarak Manuel sistem ile iletişim sağlanmaktaydı.1985 yılında Kiğı merkeze otomatik santralin kurulması ile ilçe ve köyler bu sistemden faydalanmışlardır. 1992 yılında telefon haberleşmesi telli devre sisteminden çıkarılarak radyolink sistemle haberleşme sağlanmıştır. Kurumumuz 1995 yılında P.T.T den ayrılarak kendi bünyesinde yurt genelinde

Türk Telekom A.Ş. olarak hizmet vermeye başlamıştır Kurumda halen bir santral teknisyeni,bir şebeke teknisyeni,iki şebeke teknisyen yardımcısı ve iki işçi görev yapmaktadır. 2000 yılında merkezimiz radyolink sistemden değil , fiber-optik sistemiyle daha kaliteli , daha sağlıklı , daha hızlı kesintisiz iletişim sağlanmıştır . Kiğı ilçemiz aynı zamanda Bingöl Türk Telekom Başmüdürlüğü-Telekom Müdürlüğü . Kiğı Belediyesi arasında yer altı telefon şebekesi programı protokolü imzalanarak çalışmaya başlamıştır . Bu hizmetler neticesinde hem ilçe merkezinde , hem de ilçemize bağlı çevre köylerde telefon sıkıntısı giderilerek daha sağlıklı telefon görüşmesi sağlanacaktır.

ESNAF VE SANATKARLAR ODASI

1972 yılında zorunlu bağ-kur yasasının çıkarılmasından sonra dernekler yasasına paralel olarak “Esnaf ve Küçük Sanatkarlar Derneği” adıyla kuruldu.Halen 204 mevcut üyeyle faaliyetine “Esnaf ve Sanatkarlar Odası” olarak devam etmektedir. Oda, esnaf ve küçük sanatkarların mesleki ve eğitim çalışmalarına katkıda bulunmaktadır.

KİĞI ORMAN İŞLETME ŞEFLİĞİ
Kiğı orman işletme şefliği, Hükümet Caddesindeki kendi binasında hizmet vermektedir. Kiğı Orman İşletme Şefliği, 1968 yılından bu yana hizmet vermektedir. Şefliğimizde üç orman muhafaza memuru ve bir işçi olmak üzere toplam dört
personelle hizmet verilmektedir.

KİĞI BELEDİYESİ

Kiğı Belediyesi, 4042 kilometre kare mücavir alan içinde hizmet vermektedir. 1925 Yılından önce Sancak beyliği olan Kiğı, 1925Yılı içerisinde Belediye başkanlığı yapan ve çeşitli isyanlara karşı koyan Kiğı Halkının-başarısından dolayı Belediye Başkanı Yusuf Ziya Bey’e Reisi Cumhur Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından bir telgraf çekilmiştir. Telgrafın özü:   “KİĞI HALK FIRKASI VE BELEDİYE REİSİ YUSUF ZİYA BEY’E, CUMHURİYETİN MÜDAFAASI UĞRUNDA KASABANIZ HALKININ İBRAZ EYLEDİKLERİ CELALET VE AŞAİR HALKINA NÜMUNEİ İMTİSAL OLAN HAREKATI KAHRAMANLARINA TEŞEKKÜR EDERİZ EFENDİM.”

02 NİSAN 1341

REİSİ CUMHUR

MUSTAFA KEMAL

 

TELGRAFIN AÇIKLAMASI : KİĞI HALK PARTİSİ VE BELEDİYE BAŞKANI YUSUF ZİYA BEYE – CUMHURİYETİN SAVUNULMASI UĞRUNDA KASABANIZ HALKININ GÖSTERMİŞ OLDUKLARI YİĞİTLİK VE AŞİRETLER HALKINA ÖRNEK OLAN HAREKATIN KAHRAMANLARINA TEŞEKKÜR EDERİM EFENDİM.

02 NİSAN 1925

CUMHURBAŞKANI

GAZİ MUSTAFA KEMAL

Çekilen bu telgraftan sonra vefat eden Yusuf Ziya Bey’in yerine Belediye Başkanlığı’nı sırası ile;

Müdür Hüseyin Efendi

Kondracı Mehmet Efendi

M.Ali TURAN

Mazhar BUDAK

Menküf PİLTEN

Ahmet YILDIZ

İbrahim YAZICI

Alişan ENGİN

Kemal KÜPELİ

Enver GÜVEN

Ali KUTOĞLU

Yılmaz GÜNDÜZ yapmışlardır. Coşkun GÜVEN halen Belediye Başkanı olarak görevine devam etmektedir.

 

Belediyede halen bir yazı işleri müdürü,bir hesap işleri müdürü,,üç zabıta memuru, bir memur.bir teknisyen,iki hizmetli,bir şoför.bir itfaiye amiri,iki kadrolu işçi ve yirmi beş mevsimlik işçi çalışmaktadır. 4042 Kilometre kare alan içerisinde yer alan Kiğı İlçesinin 4 mahallesi bulunmaktadır . Yenişehir Mahallesi, Eskişehir Mahallesi.Yeşilyurt Mahallesi, Abar Mahallesi . İlçe nüfusunun %80’i 1968 yılında deprem nedeni ile yapılan baraka tipi meskenlerde, %10’u taş binalarda, geriye kalan %10 ise betonarme binalarda ikamet etmektedir . İlçede 1972 yılında yapılan su şebekesinin uzunluğu 1600 Metre ,Kanalizasyon uzunluğu 8000 Metre olup Su şebekesinin ana toplama deposundan 221 it / saniye su akmaktadır . 3 su deposu bulunan şebekenin kaynağı Kerek Deresi’nden gelmektedir. Kiğı için spor tesisleri, yeşil alanlar, piknik alanları, içme suyu ve kanalizasyon şebekelerinin yenilenmesi , ahşap meskenlerin yerine toplu konutların yapılması,düşünülen projeler arasındadır.

 

Belediyeye ait iki Renault taksi,bir yükleyici kepçe,üç çöp traktörü ve bir itfaiye aracı vardır

 

 KİĞI KÖYLERİ

KÖYLER

İlçemize bağlı 28 adet köy olup bu köylere bağlı irili ufaklı 64 mezramız vardır.

İlçemiz köy yollarının % 80’nı vasıfsız olup, asfalt yolumuz olmayıp, bilhassa kış aylarında ve kış ayının geride kaldığı dönemlerde çamur, heyelân vs. sebeplerle güçlükle geçit vermektedir.

28 Köyümüzün tamamında standart olarak yapılan ilkokulumuz vardı. Bir kısmı teröristler tarafından yakılıp, yıkılmıştır. Bu okullarımızdan 5 tanesi haricindekiler hali hazırda kapalıdır. Öğrencileri ise ilçe merkezindeki Yatılı İlköğretim Bölge Okulunda istihdam edilmektedir.

Hiçbir köyümüzde sağlık ocağı olmayıp, sadece 5 köyümüzde standart olmayan sağlık evleri (Billice, Dallıca, Nacaklı, Sabırtaşı ve Sırmaçek) mevcut olup, şuan  hizmet vermemektedir.

İlçemize bağlı 28 köyün hiçbirinde kanalizasyon mevcut olmayıp, ancak tüm köylerimizin ve mezraların içme suyu şebekesi ve elektrikleri mevcuttur.

İlçemize bağlı 10 köyde telefonlar çalışmaktadır. Sırmaçek köyünde 500’lük bir santral faaldir, Dallıca köyünde 250 lik bir santral var olup, şuan kullanılmaktadır. Buradan telefon alan Sabırtaşı, Demirdöş, Billice köylerinin hatları uzun zamandır güvenlik ve göç nedeniyle  onarım yapılmadığı için çalışmamaktadır.  Bu santralden telefon alacak yerlerde 1993 yılında teröristler tarafından hatların kabloları yakılmıştır. 2002 yılında bu santralden Ağaçöven ve Yazgünü köylerine de telefon verilmiştir.

İlçemize bağlı 28 köyümüzün yol durumu  ve ilçeden uzaklığı ise şöyledir;

Açıkgüney 32 Km. tesviye yol, Ağaçöven 21 Km. tesviye yol, Aşağıserinyer 22 Km. stabilize, Baklalı 20 Km. stabilize yol, Bilice 50 Km. stabilize – ham yol, Çanakçı 30 Km. stabilize ve tesviye yol, Çiçektepe 8 Km. ham yol, Çomak 20 Km. ham yol, Dallıca 15 Km. stabilize yol, Darköprü 25 Km. stabilize, Demirdöş 35 Km. ham yol, Demirkanat 20 Km. stabilize yol, Duranlar 10 Km. stabilize, Eskikavak 10 Km. tesviye yol, Eşme 10 Km. stabilize yol, Güneyağıl 3 Km. stabilize, Kadıköy 4 Km. tesviye, Kutluca 18 Km. stabilize, Nacaklı 30 Km. stabilize, Ölmez 8 Km. tesviye, Sabırtaşı 30 Km. tesviye, Sırmaçek 35 Km. tesviye, Tekbaş 15 Km. ham yol,Topraklık 20 Km. stabilize, Yazgünü 25 Km. tesviye, Yukarıserinyer 25 Km. stabilize yol, İlbeyi 40 Km. stabilize ve ham yol ve Alagöz 28 Km. stabilize yol bulunmaktadır.

Yukarıda izahına çalışılan 28 köyden 12’ü terör örgütünün baskısından dolayı, güvenlik sebebiyle köylüler köylerini boşaltmış, bir kısmı ilçe dışına göç etmiş, bir kısmı da ilçe merkezine gelmiştir. İlçe merkezine gelmiş köylülerimizin bir bölümü ilçede mevcut afet konutları onarılarak içlerine yerleştirilmiş, geri kalan kısmı da İlçedeki muhtelif yerlerde kirada oturmaktadır.  Şu an bazı Köylere geri dönüşler başlamıştır.

1839 yılında 221 köy , 280 mezra iken , 18 köy Varto ilcesine, 21 adet köyden ibaret olan Sancak bucağı Bingöl il merkezine , 33 köyden ibaret olan Çan bucağı Karakoçan ilcesine , Yedisu bucağının bazı köyleri Erzurum ilinin Çat ilcesine , Adaklı ve Yedisu bucağının bazı köyleri Karlıova İlcesine, Göynük bucağı Solhan ilcesine bağlandığından;1987 yılında 111 köy , 17 mahalle ve 60.000 nüfusa düşmüştür. Daha sonra 1987 ve 1990 tarihlerinde Adaklı , Yayladere ve Yedisu bucaklarının da ilçe olması ile 28 köy, 4 mahalle ve 12.000 nüfuslu bir ilçe durumuna gelmiştir. Halen 28 köy ve buna bağlı 36 adet mezramız mevcuttur.

AÇIKGÜNEY

 

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
105 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur Halen Kapalı Durumdadır.
B.BAŞ  200  K.BAŞ  270
Ham yol
36 Km

AĞAÇÖVEN

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
84 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  160  K.BAŞ  180
Ham yol
28 Km

ALAGÖZ

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
66 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  40
Stabilize
27 Km

ÇANAKÇI

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
169 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 2 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  70  K.BAŞ  950
Stabilize
44 Km

ÇİÇEKTEPE

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
76 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  80  K.BAŞ  300
Ham yol
17 Km

DALLICA

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
63( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  135  K.BAŞ  0
Ham yol
23 Km

DURANLAR

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
29 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  50  K.BAŞ  110
Stabilize
10 Km

ESKİKAVAK

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
104 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  100  K.BAŞ  5200
Stabilize
10 Km

EŞME

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
16 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  50  K.BAŞ  0
Stabilize
12 Km

GÜNEYAĞIL

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
75 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  100  K.BAŞ  300
Stabilize
4 Km

KADIKÖY

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
80 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 1 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  90  K.BAŞ  100
Stabilize
7 Km

NACAKLI

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
554 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 3 Dersliği ve 3 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  300  K.BAŞ  250
Stabilize
40 Km

SIRMAÇEK

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
448 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 2 Dersliği ve 2 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  300  K.BAŞ  3500
Stabilize
42 Km

YAZGÜNÜ

Nüfusu
Okul Durumu
Hayvan Sayısı
Yol Durumu
İlçe Merkezine Uzaklık
63 ( Veriler 2000 Nüfus Sayımından Alınmıştır. )
(‘ S ‘ T ipi Okul Olup , 2 Dersliği ve 1 Adet Lojmanı mevcuttur)
B.BAŞ  100  K.BAŞ  100
Ham yol
32 Km

SOSYAL VE KÜLTÜREL HAYAT

Kiğı, yörenin aydın İlçesi olarak bilinir. 1982 Yılında : Beş Sınıflı İlkokul sayışı 147 , Bu okullardaki öğretmen sayısı 282’dir. Toplam 10028 öğrenci kaydı bulunmaktadır. 1999 ‘ da Kiğı İlçesinde Köyler dahil ( Açık olan Hiçbir Köy Okulu Bulunmamaktadır . ) Toplam 1 adet YİBO , 1 adet lise , 3 adet İlköğretim okulu bulunmaktadır .Bu durumda dahi öğretmen sayısı yetersiz ve çoğu asker öğretmendir . Yörede adam öldürme , hırsızlık, zina vb. suçlar yok denecek kadar azdır . Açılan davaların çoğu mera ve orman davalarıdır . Yöre halkı çok misafirperverdir . Yabancıyı çok sever. Çarşafla dolaşanı da modaya uyanı da ayıplamaz. Gurbette çok kaldıkları için garibin halinden anlar . Düğün ve bayramlarda eğlenmeyi sever . Atatürk ilkelerine bağlıdırlar ve Laiklikten ödün vermezler. Ramazanda oruç tutan ile tutmayan beraber dolaşırlar. Devleti kutsal bir varlık olarak kabul ederler.

Belirli Günler:

Karakışın Bitim Günü : Ocak ayının son günüdür. O gün şiddetli soğukların sonu olacağına inanılır . Bu günden itibaren güneş Peri Suyu’nun kuzeyinde batmaya başlar. Genel temizliğin yapıldığı gündür.

Kara Çarşamba : Mart ayının ilk çarşamba günüdür ve kutsal sayılır. Bu günü iyi geçirenin bütün yılı iyi geçireceğine inanılır.

09 Mart Günü : Karın, eriyip gitme zamanıdır. O gün leylek beklenir.

17 Mart Günü : Bahar tamamen gelmiştir. O gece kutsaldır ve bütün canlılar kış uykusundan uyanmıştır. Uyanış borcu olarakTanrı’ya dua ederler. “Ağaçların yere eğilerek Tanrı’ya secde ettiğini gören muradına erer ve cennetlik olur.” inancı ile çok kişi bu geceyi ibadetle geçirmeye ve o anı görmeye çalışır.

İlk Çift Sürmeye Başlama Günü : Ekinlerin bereketli olması için , işe başladıkları bu gün Kömbe , Pasta dağıtılır. Çift öküzlerinin boynuzları ve alınları kırmızıya boyanır.

17 Mayıs Günü : Akarsu ve kaynak sularının en gür aktıkları gündür. Bütün kaynak suları sularını bugün Peri Suyu’na dökerler, bu yüzden peri suyu o gün şifalı sayılır. Suyundan çay demlerler ve balık avlarlar.

Aşure Günü : Her yıl kurban bayramından on gün sonra aşure günüdür. O gün Aşure Çorbası pişirilerek komşulara dağıtılır . Her çeşit yemek ve tatlıdan yapılır.

Ev Eşyaları:

Yatak ve oturma odasına , oturmak veya yatmak için makat(sedir) yapılır. Makatın üzeri kıldan çul , halı veya nakışlı çeçim ile örtülür . Bunların da üstüne , ince yün veya pamuktan minderler konur . Sedirin duvara bakan kısmına zil’ den yapılmış veya içi yünle dolu halı yastıklar konur. Her yeni evlenenler için yeni karyola alınır. Misafir odasına duvar takvimi ve ayna takılır. Duvarlara kıble tarafı genellikle hariç olarak, aile resimleri ve duvar halıları asılır. Cevizden yapılmış bir masa ve masanın üzerinde radyo, sürahi hemen her evde mevcuttur . Kıble tarafında nakışlı çanta içerisinde Kur’an asılır.   Sandık önemli bir ev eşyasıdır . Aileye gelen gelin, çeyiz sandığını da beraberinde getirir . Sandıkta çeyiz , giyim , ziynet eşyaları saklanır .Sandıklar kilitlidir ve herkesin kendi odasında olur. Üstü motiflerle süslü örtü ile örtülüdür.Yataklar yündendir. Eve gelin gelen bir kat yatağını beraberinde getirir . Yastıklar çeşitli motiflerle süslü olup , sabah yataklar dolaba kaldırılır . Bakır kap kaçağı çok olan aile zengin sayılır . Bakır büyük kazanlar aile için çok önemlidir . Çeşmeden su taşımak için süslü ve kalaylı bakır kovalar ‘ Bakraç’ kullanılır. Bakırlar her yıl kalaylanır. Gümüş köstekler, gümüş ve altın paralar evin en kıymetli eşyalarıdır. Zincirlere , İpekli ipliklere dizili altın paralar takılır .Durumları iyi olanlar yirmi kadar altını bu şekilde boyunlarına dizerler . Bu altınların arasında bir beşi birlik bulunur. Dişleri düşen iyi halliler altın diş takarlar. Kaval veya saz ev eşyaları arasında yer alır.

 Yemek Adabı:

Yörede sabahları çorba veya çökelek , yağ , peynir, yoğurt, kaymak vb. gıdalarla kahvaltı yapılır. En yağlı yemek öğlen yenir. Yaz aylarında erken iş başı yapıldığından sabah , öğlen , akşam yemeklerinin haricinde kuşluk ve ikindi zamanlarında da hafif yemek yenir. “Giysi bir olmayabilir ama nefis birdir.” denilerek yeme konusunda herkesin eşit olduğu belirtilir . “Oturduğun sofrada , yanında kim olursa olsun buyur edeceksin.” derler . “Aç karnın yapamayacağı fenalık yoktur . En zor terbiye açlık terbiyesidir . Allah kimseyi onunla terbiye etmesin” gibi sözler sıkça kullanılır.

 Cenaze ve Bayramlarda Yemek:

Cenaze zamanlarında ve ölü kırkının verilişinde kömbe , etli yemekler ve haşlama ile bol miktarda helva pişirilir. Komşulara ve komşu köylere sac ekmeğine sarılmış helva gönderilir. Bayramlarda ve işlere ilk başlangıç gününde kömbe en iyi yemektir. Yine kıymetli, çok değerli misafirlere kömbe pişirilir. Yazın ırgatlara tarla biçmelerde keşkek yemeği verilir .Bu yemeğe “Keşkekli ırgat” da denir. Kış aylarında yağlı ve şekerli yiyecekler çok tüketilir. Bu sayede soğuk pek tesir etmez . Başlıca içecekler süt, ayran ve çay dır. Çok çay tüketilir. “Yazın serinletir, kışın ısıtır .” derler . Alkollü içecekler de İlçede epeyce tüketilmektedir.

 Dini Bayramlar:

Kiğı’da dini bayramlarda, arefe gününde mezarlıklar ziyaret edilir. Kuran okutularak dualar edilir. Çocuklara şeker.çerez vs. dağıtılır. Bayram günü namazdan çıkıldıktan sonra, yakın köylerden gelen misafirler evlere davet edilerek yemek yedirilir. Daha sonra gruplar halinde bayram öncesi ölen kişilerin aileleri ziyaret edilir. Akabinde yakın akrabalar eş dostlar,yaşlılar ve hastalar evlerinde ziyaret edilerek bayramları kutlanır. Çocuklar evleri gezerek para,şeker toplarlar. Genelde bayramın ilk günü saat 11 sularında öğretmen evi veya belediye toplantı salonunda protokol önderliğinde resmi bayramlaşma yapılır. Burada çaylar içilip uzun sohbetler yapılarak, halkla bürokrasinin kaynaşması sağlanır. Bayramlarda herkesin temiz ve güzel elbiseler giyerek gezmeleri ilçede bir şenlik havası yaratır.

Sünnet Düğünü: 

İlçemizde yapılan sünnet düğünlerinde öncelikle çocuğun kirvesi belirlenir. Kirvelik çok önem verilen bir olgudur. Kirve, belirlendikten sonra sünnet günü belirlenir ve sünnetler daha çok hastane yerine evlerde yapılır. Sünnet günü belirlendikten sonra davetiyeler dağıtılır. Sünnetler ya davul-zurna eşliğinde yemekli ya da mevlit okunarak yemekli olarak yapılır. Belirlenen gün ve saatte misafirler sünnet evine gelir. Yemekler yenir.davul-zurna eşliğinde halaylar çekilir veya mevlit eşliğinde dualar edildikten sonra sünnet olayı gerçekleştirilir. Sünnet olan kişi yatağına yatırıldıktan sonra misafirler tarafından tebrik edilerek hediyeler verilir ve o kişi erkekliğe ilk adımı atmış sayılır.

Folklor:

Kiğı’nın kendine has bir folkloru yoktur. Daha önceleri Erzurum,Erzincan ve şimdi Bingöl illerine bağlı olarak kalması ve Elazığ ili ile yakın ilişkiler içerisinde olduğundan bu illerimizin folklor özelliklerini taşımaktadır. Ancak her ne kadar bu illerden etkilenmişse de kendine özgü yörede oynanan oyunlar da vardır. Delilo,Nure,Dik Halay,Temır Ağa,Kartal, Çayda Çıra.Tamzara ve Tavuk Barı gibi oyunlar yörede en çok oynanan oyunlardır.

 

Kiğı’da Ziyaret Yerleri:

Kiğı’da ananevi bazı ziyaret yerleri vardır. Zamanla buralara gidenler orda namaz kıldıkları gibi kurban da keserler, hatta burada uyuyanlar gördükleri rüyalara göre niyetlerinin olup olmayacağı hükmüne de varırlar. Bu ziyaretler şunlardır.

  1. Seyit Kasım Ziyareti (Seyit Kasım Dağında)

2.Şeyh Ahmet Ziyareti (Çürükçü Ahmet Bahçesinde)

3.Ayşe Kadın Ziyareti (Güllü Bağda)

  1. Şehitler Ziyareti (Şehitler Kalesinde)
  2. Hocagilik Ziyareti (Hocagilik Mevkiinde)
  3. Keşişin Bağı Ziyareti (Keşişin Bağında)
  4. Piri Hanikan Ziyareti (Kelhaş Deresinde)
  5. Delikli Taş

GELENEK VE GÖRENEKLER

Yemek Adabı:

Yörede sabahları çorba veya çökelek , yağ , peynir, yoğurt, kaymak vb. gıdalarla kahvaltı yapılır. En yağlı yemek öğlen yenir. Yaz aylarında erken iş başı yapıldığından sabah , öğlen , akşam yemeklerinin haricinde kuşluk ve ikindi zamanlarında da hafif yemek yenir. “Giysi bir olmayabilir ama nefis birdir.” denilerek yeme konusunda herkesin eşit olduğu belirtilir . “Oturduğun sofrada , yanında kim olursa olsun buyur edeceksin.” derler . “Aç karnın yapamayacağı fenalık yoktur . En zor terbiye açlık terbiyesidir . Allah kimseyi onunla terbiye etmesin” gibi sözler sıkça kullanılır.

Cenaze ve Bayramlarda Yemek:

Cenaze zamanlarında ve ölü kırkının verilişinde kömbe , etli yemekler ve haşlama ile bol miktarda helva pişirilir. Komşulara ve komşu köylere sac ekmeğine sarılmış helva gönderilir. Bayramlarda ve işlere ilk başlangıç gününde kömbe en iyi yemektir. Yine kıymetli, çok değerli misafirlere kömbe pişirilir. Yazın ırgatlara tarla biçmelerde keşkek yemeği verilir .Bu yemeğe “Keşkekli ırgat” da denir. Kış aylarında yağlı ve şekerli yiyecekler çok tüketilir. Bu sayede soğuk pek tesir etmez . Başlıca içecekler süt, ayran ve çay dır. Çok çay tüketilir. “Yazın serinletir, kışın ısıtır .” derler . Alkollü içecekler de İlçede epeyce tüketilmektedir.

Kız İsteme:

Erkek tarafının aile reisi, uygun bir zamanda kızın ailesine , misafirliğe gider. Bu genellikle gece olur. Misafirin geliş nedeni bilinir ve misafir çok hoş karşılanır . Sevenler iş inşallah olur derler .Komşularda haberi sezdikleri için gecenin konusu hep onlardır . İlk söz almada mesele yalnız kız ve erkek babaları arasında görüşülür . Erkek babası yemek ve çay faslından sonra esas geliş amacını açıklar. “Oğlum……. , Kızınız………………..beğenmiş. Evimize gelin etmek istiyoruz . Ailece ailenizi beğeniyoruz. Sizinle akraba olmak istiyoruz. Eğer siz de bizi beğeniyorsanız , Allah da istemişse , kızınız için söz almaya geldim.” diye konuşur. Kız babası ve ailesi hemen olur cevabı vermezler. “Uygun bir iştir .Hayırlı bir murattır . Fakat ben de evdekiler ile bir konuşayım . Kızımın bu konuda ne düşündüğünü bir öğreneyim . Sonra size bir haber yollarım . Eğer Allah uygun görürse olur” der . Daha sonra erkek tarafı olumlu veya olumsuz cevabı bekler. Cevap olumsuz ise , “Kızım küçüktür, oğlum askerdir, kimsemiz yok, yalnızız” vb. bahaneler uydurulur. İşte o zaman kız ile erkek ya kaçarlar veya karara boyun eğerler. Cevap olumlu ise Erkek babası birkaç gün sonra , ön başlık kesmek ve ön nişan takmak üzere, bir adamıyla veya hatırı sayılır biriyle kız babasına gider . Başlık konuşulur ve ne kadar başlık alacağını sorar . Kız babası başlığı , hediyeleri , nişanı sorar . Oğlan babası, başlığı çok bulursa bir daha gelmemek üzere o evi terk edebilir. Fakat şartlar uygun ise nişan için bir gün kararlaştırılır. Ön nişan olarak da , oğlan ile kızın birbirlerine verdiklerinden başka , kıza bir altın , bir bilezik veya küpe takılır.

Nişan Düğünü:

Evlenecek gençlerin aile reisleri .nişan için gün belirlerler .7-15 Gün içinde nişan düğünü yapılır . Nişan düğününün davulsuz , zurnasız yapılması esastır. Evlenecek evlat tek evlat ise davullu , zurnalı yapılır .Oğlan tarafı , kız tarafına gidecekleri günün öğle yemeğine bütün köylüleri davet ederek yapacakları nişan düğününü bu şekilde duyurmuş olur. Davet için bir pusula veya bir mum (bal mumuna batırılmış bezin yuvarlak kalem şekline getirilmiş hali.) olabilir. Oğlan tarafında öğle yemeği yenirken, genç kızlar ve erkekler , birer birer kol kola dizilerek oynamaya başlarlar . Bu durum birbirini beğenecek gençler için bir fırsattır .Bu arada kız tarafına gitmeden önce başlık meselesi konuşulur .Oğlan babası , ne kadar başlık ve hediye verebileceğini davet ettiği komşularına söyler. Komşular ve eşraf, kız tarafına gidince başlık parasını oğlan babasının söylediği miktara indirmeye çabalarlar . Kadınlar odasında , kız tarafına gidecek olan kadınların hazırlığı yapılır. rengarenk çarşaf ve örtüleri giyilir.

 GELENEK VE GÖRENEKLER 

DÜĞÜNLER

Kız İsteme:

Erkek tarafının aile reisi, uygun bir zamanda kızın ailesine , misafirliğe gider. Bu genellikle gece olur. Misafirin geliş nedeni bilinir ve misafir çok hoş karşılanır . Sevenler iş inşallah olur derler .Komşularda haberi sezdikleri için gecenin konusu hep onlardır . İlk söz almada mesele yalnız kız ve erkek babaları arasında görüşülür . Erkek babası yemek ve çay faslından sonra esas geliş amacını açıklar. “Oğlum……. , Kızınız………………..beğenmiş. Evimize gelin etmek istiyoruz . Ailece ailenizi beğeniyoruz. Sizinle akraba olmak istiyoruz. Eğer siz de bizi beğeniyorsanız , Allah da istemişse , kızınız için söz almaya geldim.” diye konuşur. Kız babası ve ailesi hemen olur cevabı vermezler. “Uygun bir iştir .Hayırlı bir murattır . Fakat ben de evdekiler ile bir konuşayım . Kızımın bu konuda ne düşündüğünü bir öğreneyim . Sonra size bir haber yollarım . Eğer Allah uygun görürse olur” der . Daha sonra erkek tarafı olumlu veya olumsuz cevabı bekler. Cevap olumsuz ise , “Kızım küçüktür, oğlum askerdir, kimsemiz yok, yalnızız” vb. bahaneler uydurulur. İşte o zaman kız ile erkek ya kaçarlar veya karara boyun eğerler. Cevap olumlu ise Erkek babası birkaç gün sonra , ön başlık kesmek ve ön nişan takmak üzere, bir adamıyla veya hatırı sayılır biriyle kız babasına gider . Başlık konuşulur ve ne kadar başlık alacağını sorar . Kız babası başlığı , hediyeleri , nişanı sorar . Oğlan babası, başlığı çok bulursa bir daha gelmemek üzere o evi terk edebilir. Fakat şartlar uygun ise nişan için bir gün kararlaştırılır. Ön nişan olarak da , oğlan ile kızın birbirlerine verdiklerinden başka , kıza bir altın , bir bilezik veya küpe takılır.

 Nişan Düğünü:

Evlenecek gençlerin aile reisleri .nişan için gün belirlerler .7-15 Gün içinde nişan düğünü yapılır . Nişan düğününün davulsuz , zurnasız yapılması esastır. Evlenecek evlat tek evlat ise davullu , zurnalı yapılır .Oğlan tarafı , kız tarafına gidecekleri günün öğle yemeğine bütün köylüleri davet ederek yapacakları nişan düğününü bu şekilde duyurmuş olur. Davet için bir pusula veya bir mum (bal mumuna batırılmış bezin yuvarlak kalem şekline getirilmiş hali.) olabilir. Oğlan tarafında öğle yemeği yenirken, genç kızlar ve erkekler , birer birer kol kola dizilerek oynamaya başlarlar . Bu durum birbirini beğenecek gençler için bir fırsattır .Bu arada kız tarafına gitmeden önce başlık meselesi konuşulur .Oğlan babası , ne kadar başlık ve hediye verebileceğini davet ettiği komşularına söyler. Komşular ve eşraf, kız tarafına gidince başlık parasını oğlan babasının söylediği miktara indirmeye çabalarlar . Kadınlar odasında , kız tarafına gidecek olan kadınların hazırlığı yapılır. rengarenk çarşaf ve örtüleri giyilir.Kız ailesi başka köyde ise , erkek tarafı, öğle yemeğinden sonra yola çıkarlar .Davul , zurna eşliğinde kafile yol alır.

Kız tarafına varılınca , ağırlanırlar. Misafirler kendilerine hazırlanmış olan odalara buyur edilirler. Sigara ikramı .Hal hatır sormalar ile beraber çaylar gelir ve çaylar içilir. Dışarıda bu esnada davul, zurna eşliğinde oyunlar başlamıştır .Vakit geç olmaya başlayıp akşam yemeleri de yenmeden önce damat babasının adına eşraftan birisi kız babasını yanma davet eder. Ve söze başlar: “Allah hayırlı etsin , hal hatır sorduk ,çayımızı içtik, gece de hayli ilerledi. Sen de bilirsin ki kızım istemeye geldik . Allah etmişse aranızı biz kalabalık bulmaya geldik . Aranızda ne başlık , ne halatlar kesmiştiniz biz de bilelim . Senin alacağın ne idi ?” diye sorar. Kız babası, esas alacağı başlık ve halatlardan fazla olarak ne almak istediğini söyler . Bunun üzerine cemaatten şu şekilde konuşmalar cereyan eder. “Layıksın , daha fazlasını da isteyebilirsin .Yeter ki Allah hayırlısın) etsin .

Yalnız gücümüze göre değil, çok fazla . Son alacağın ne ise onu söyle.” Bunun üzerine kız babası veya vekili başlık ve halatın bir kısmından , cemaat için feragat ettiğini söyler, son alacağı miktarı belirtir. Ama erkek vekili babasının tayin ettiği vekil ve cemaat direnir. Başlığın bir hayli fazla olduğunu , birkaç gün önce kızım nişanlayan filanca adamın şu kadar başlık aldığını söylerler ve kız babasına başlığın miktarının indirilmesi için baskı yaparlar . Bu şekilde uzayan pazarlık sonunda kız babası cemaatinde kabul edebileceği miktara iner. Bunun üzerine oğlan babası vekili , getirdiği başlık parasını masanın üzerinde sayarak kız babasına verir. Kız babası parayı sayıp cebine koyacağı sıra ; “Sofra için sizden ……..Lira kalan başlıktan almayacağım”  der . Böylece bir miktar başlık parası daha kırar.

Allah emri için ve ısrarlar üzerine yengeler için de bir miktar daha kırım yapar. Böylece en son alacağı miktar ortaya çıkar. Halat olarak çift namlu av tüfeği , teyp , 3-5 reşat altın istenir . Anlaşma sağlandıktan sonra erkek ve kız babaları ayağa kalkar ve öpüşürler . “Allah hayırlı etsin” derler . Anlaşmadan sonra şerbetler içilir. Yemekler yenir, bu sırada hala başlık parasını çok bulan varsa küser ve yemek yemez , şerbet içmez ise kız babası onun gönlünü almak için başlıktan bir  miktar daha iner ve davul , zurna canlanır . Yemekten sonra kadınların bulunduğu odada Kına hazırlığı yapılır. Büyükçe bir tepsiye 3-4 Kına kümesi yapılır. Bu kına kümelerinin ortalarına Mumlar konur. Evlenme çağına gelmiş olan genç kızlar, yanmakta olan mum tepesini başlarında tutarak oynarlar ve bu halde odaları gezerler . Kızlar bu şekilde gezerken seyredenler tepsiye para atarlar . Mumlar söndüğünde gezinti de sona erer ve genç kızlar toplanan parayı aralarında pay ederler. Tepside artan kınayı da ellerine sürerler ve isteyen olur ise dağıtırlar . Bu sırada gelin adayının bulunduğu odada kına hazırlığı yapılır . Kadınlar bölümünde gürültünün koparıldığı bölüm başlamaktadır.

Genç kızlar ve yengelerden genç olanları , perde ile ayrılmış kısımda , gelin adayının etrafım sarmış ve süslemekle meşguldürler. Yüzü ince kırmızı bir yazma örtülmüş olan gelin adayı yerinden alınarak kadınlar odasının baş köşesinde oturmakta olan baş yengenin yanma götürülür . Yenge kızın başındaki yazmayı alır . Gelin adayı baş yengenin elini öper . Baş yenge beraberlerinde getirdikleri takıları gelin adayına takar . Gelin adayının elleri , parmaklarına , ayak parmaklarına kına sürülür. Daha sonra oyunlar başlar . Bu arada evlenmek isteyen genç kızlar ve erkekler birbirlerine işaretlerini göndermek için fırsat bulmuş olurlar. Sabah , evlere dağılmış olan misafirler, Nişan düğününün yapıldığı eve gelir ve kahvaltı yapılır. Daha sonra erkek tarafı kendi evlerine döner . Damat adayı sonucu gelen ekipten alır.

Düğün:

Kiğı; Elazığ, Erzincan ve Erzurum illeri arasında bulunduğu için bu illerin adet, anane ve düğün özelliklerini kısmen taşımaktadır. Ancak bu özellikleri kendi içerisinde yoğurup, kendisine has bir görünüm almıştır.

Evlenme Çağı:

16-18yaşına basan bir genç evlenme çağma bastığını çeşitli şekillerle belirtir. Genç, annesine ahbabının erken evlenip , çoluk çocuk sahibi olduğunu anlatarak, kendi isteğini belirtmek ister, veya bu arzusunu arkadaşına açar o da uygun bir dille gencin babasına bu haberi ulaştırır. Islık çalma,pilava kaşık saplama gibi durumlar da gencin evlenme isteğini ifade eder.

Söz Kesme:

Evlenme çağma gelen gencin ana ve baba hatta hısım ve akrabası kız aramaya koyulurlar. Ya da gencin önceden beğendiği ve anlaştığı kız varsa o eve kız istenmeye gidilir. Çaylar içildikten sonra konu dile getirilir. Anne ve babanın görüşü alınır, kabul görüldüğünde söz kesilerek söz yüzüğü takılır. Kız tarafının istekleri sorulur. Ve yemekler yenildikten sonra şerbet içilerek kalkılır.

Nikah ve Düğün:

Nikahlar, genelde köylerde evlerde, şehirde ise Belediyede kıyılır. Köylerde genel olarak evlenecek gençlerin vekilleri ile iki şahit ve imamın katılımıyla yapılır. Şehirde ise evlenecek gençler Belediye Nikah memuru karşısına iki şahitle çıkarak nikahını kıydırırlar.

Düğün törenleri köy kesiminde çoğunlukla üç gün olarak icra edilir. Genelde Salı veya Perşembe günleri ikindi vakti erkek tarafında başlar davul zurna, klarnet eşliğinde yöreye has oyunlar oynanır. Türküler söylenir. Halaylar çekilir. Akşam yemeği tüm misafirlere yedirilir. Gece geç saatlere kadar bu eğlencelere devam edilir. Ertesi gün aynı şenlikler öğlene kadar devam eder öğlen yemeği erkek tarafında yenir. Yemek sonrası araba veya atlarla kız tarafına gidilir. Aynı eğlenceler kız tarafında da devam eder.O gece kız tarafında kalınır. Ertesi gün öğlen yemeği kız tarafında yenildikten sonra gelin alınarak erkek tarafına dönülür. Gelin evden çıkarken gözü baba evinde kalmasın diye bardak kırdırılır ve yeni evine gelirken de kaşık(tahta kaşık) kırdırılır. Gelin baba evinden çıkmadan önce ona ait olan çeyizler yazdırılır. Çeyiz yazana küçük hediyeler verilir.

Damat ilçe merkezinde berbere götürülüp damat tıraşı yaptırılır. Gelin kendi evine getirildiği zaman eve girmeden damadın çıkmış olduğu damın önünde durdurulur. Ve daman gelinin basma önce elma atar, sonra çerez ve bozuk para attıktan sonra gelin içeri alınır. Damat ise arkadaşları tarafından gezmeye çıkarılır. Akşam zifaf gecesi vakti geldiğinde damat arkadaşları tarafından eve kadar getirilir ve buradan sağdıç damadı alarak gelin odasının kapışma kadar götürür ve kapıyı çalarak damadın ensesine vurduğu tokatla birlikte odaya sokar ve kendisi oradan uzaklaşır.

İlçe merkezinde düğünler genelde cumartesi veya pazar günleri yapılır, ilk gün erkek misafirler erkek tarafına davet edilir. Yemekler yenilir, çoğu düğünlerde içkiler içilir. Davul zurna eşliğinde halaylar çekilir. Bu arada damat sağdıcı ile birlikte düğüne gelen misafirlere tek tek hoş geldin der. Ve düğün akşam geç saatlere kadar çeşitli eğlencelerle devam eder. Ertesi gün   öğlen vakti düğün alayı gelini evinden alarak salona getirir. Salonda genellikle bayanlar ve her iki tarafın akrabaları bulunur, burada takılar takılır, halaylar çekilir, bir kaç saat eğlence devam ettikten sonra, gelin düğün alayı ile birlikte yeni evine getirilir.

GİYİM-KUŞAM

Eski Kadın Giysileri:

Yörede kadınların kullandıkları en eski giysi, eski tip. kadın başlıklarıdır. ( KOFİ ). Bu başlıklar yörede en çok kırmızı renkli ipliklerle sarılır. Başlığın etrafında iki – üç sıra gümüş paralar dizilidir. Başlığın ön iplikleri kısa , arka iplikleri uzundur . Bazen arka iplikler saç renginde yapılır ve belden aşağıya kadar iner. Başlığın kulak hizasına kadardan kısmı işlemeli de olabilir. Kadınların başlarını örtmek için kullandığı yazmalar , ince tülbentten yapılır . Çeşitli renklerdedirler ve kenar kısımları renkli boncuklar ile bezelidir. Boncuklar, düz veya üçgen ince ipliklerle birbirine bağlandıktan sonra , yazmanın kenarına dikilirler . Entari , basmadan daha çok kadife olanı makbuldür . Kollar uzun olur . Yukardan bel hizasından aşağıya kadar uzanan paralel çizgilerle süslü işlemeler yapılır .Cepken ve çarık ile giyim tamamlanır . Çalışılacağı zaman öne peştamal bağlanır. Peştemaller de süslüdür. Çocuklara özellikle kızlarda entarinin (Erkeklere de yedi yasma kadar giydirildiği olurmuş ) yanında , yanları işlemeli ve boncuklu baş örtüleri başa giydirilir. Yüz örtülmez . Yazma üçgen şeklinde başa konur . Uçları arkada veya kulak üstlerinde serbest sallanır halde bırakılır . Kulakların yüz tarafında kaküller uzatılır . ikişer.üçer toka vurulur . Saç arkada 3-7 bağ olarak örülür . Saç kesilmez ve kızlar genellikle nişanlanıncaya kadar baş açık gezerler . Baş açık gezmek , onun biriyle sözlü olmadığı anlamına gelir.

Eski Erkek Giysileri:

Eski erkek giysileri;başlık , ceket, yelek, yün cepken , yün şalvar , enli kuşak ve renkli, süslü çoraptır. Başta fes ve üzerinde pusu ve tekrar tülbent , ağabani sarılışta kullanılır . Başlarda ayrıca sivri külah giyilerek etrafına üst üste birkaç çeşit ve uçları püsküllü yazma ve tülbentlerin sarıldığı ve uçlarının sağ tarafa bir dökülüşte bırakıldığı baş giysileri de vardır. Başa ayrıca örtülen papak, tavşan ve koyun derisinden yapılırdı . Başta öne doğru eğdirilirdi . Gövdeye yandan veya önden düğmeli çeşitli renkte gömlekler giyilir ve gömlekler yakasız olur. Gömleğin yakası şal içerisine sokulur . Üzerine dirseğe kadar uzanan cepkenler giyilir . Cepkenin sırt ve omuz kısımları kırmalıdır. Etekleri uzun olup şalın alt ucuna kadar serbest olarak uzanır. Şal altta geniş ve yumuşak dolanır. Sol yöne doğru püsküllü ikinci bir şal daha sıkıca sarılarak içine kama , bıçak , günlük eşyalar kıvrımlarından sokulur . Gövdeye önü açık , kısa kollu ve düğmeli yünden yapılan ve Sapık adı verilen yelekler giyilir . Şalvar uçkurluklu olarak yapılmıştır . Üst kısmı şal altında kalır . Şal bağlamadan önce kuşak sıkıca sarılır . Aşağıda yün çorap sıkıca bağlanır ve ayaklara bağları bazen diz kapağına kadar varan çarık giyilir ve bağı çorabın üzerine çapraz bağlanır . Varlıklı ailelerin erkeklerinin entari giydikleri de olurdu . Bayramlarda İster zengin , ister fakir olsun temiz ve iyi giyinilir . Sevilen renkler kırmızı ve yeşildir. Genç delikanlılar güzel kokulu şişelerin! yanlarından eksik etmezler . Ayrıca yörede kazak , püsküllü yün takke , boyun bağı, eldiven , ceket, pantolon , çorap yapılır. Çorap, eldiven ve takke (Kulaklık) en iyisi keçilerden elde edilen tiftiklerden yapılanlardır . Bunların üzerinde çeşitli motifler bulunur . Yünden yapılan ceket ve pantolonlar   için yün önce iplik haline getirildikten sonra , salcı tarafından dokunur. Dokunduktan sonra şal kumaş ıslatılır ve el ile bir sepet üzerine konduktan sonra iki saat kadar dövülür . Böylece şalın iplikleri hem incelir , hem de birbirine yaklaşarak aralardaki boşluklar kapanır. Bu şekilde şalın hasılı bittikten sonra ; ceket, pantolon veya yelek yapılır. Bu giysiler yaz ayında ter yapmaz , kış ayında soğuk tutmaz . Sığır , manda , eşek ve at derisinden yapılan çarıklar özellikle ilk baharda çift sürülürken giyilirmiş. Çarıkların uzun iplikleri çorapların üzerinde diz kapağına kadar bağlanabilir olup, fakirliğin sembolüdür. Yörede halı, cecim , çul ( keçi kılından ) dokunur. Bunları bu konuda ustalaşmış bayanlar yapar.

Ölü Elbiseleri:

Ölen kişiye ait yeni elbiseler ihtiyacı olanlara ve ölüye hizmette bulunan din görevlisine verilir. Ölüye zenginliğine göre kefen biçilir. Ne kadar çok kefenle defnedilirse o kadar çok sevapla ve temiz olarak ruhu teslim edileceğine inanılır . Bu yüzden ölen kaç kefen vasiyet etmişse o kadar kefen giydirilir Sayı bazen dört beşi bulur. Akrabalar tarafından tabutun üzerine atılan basma , kumaş gömülmez ve alınarak fakirlere dağıtılır.

ŞİİRLER

BİNGÖL ÇOBANLARI

“Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum,

Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum,

Bekçileri gibiyiz ebenced buraların.

Bu tenha derelerin,bu vahşi kayaların

Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,

Her gün aynı pınardan doldurur destimizi

Kırlara açılır çıngıraklarımızla;

Kırlarda buluşuruz kızımız karımızla.

 

Okuma yok,yazma yok,bilmeyiz eski yeni,

Kuzular bize söyler yılların geçtiğini.

Arzu,başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek;

Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek,

Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı.

Her adım uyandırır ayrı bir hatırayı:

Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda;

Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam..

Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda

Suna’mın başka köye gelin gittiği akşam.

Gün biter.sürü yatar, ve sararan bir ayla

Çoban hicranlarım basar bağrına yayla.

-Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al,

Diye hıçkırır kaval;

Bir çoban parçasısın olmasan bile koyun,

Daima eğeceksin başkalarına boyun.

 

Hülyana karışmasın ne şehir ne de çarşı;

Yamaçlarda her akşam batan güneşe karşı

Uçan kuşları düşün,geçen kervanları an…

Mademki kara bahtın adım koydu çoban!”

 

…Nasıl yaşadığından.ne içip yediğinden,

Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden

Anlattı uzun uzun

Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun

Nadir duyabildiği taze bir heyecanla…

Karıştım o gün bu gün,bu zavallı çobanla

Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına,

Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına.

 

Kemalettin KAMU

 

KİĞI-PERİSUYU

Peri suyu deli deli akarsın

Bazen sağa, bazen sola yatarsın

İlkbahar olunca neden coşarsın

Geçtiğin yolları viran edersin.

 

Çıktığın kaynak, varacağın yer belli

Ağzına vurdular azılı gemi

Keban’a sığmadın akışın belli

Özlüce’de tutarlar bir gün seni.

 

Aktığın yatağa sığmadın taşlın

Tarlayı çayırı ağacı söktün

Geçtiğin yerleri harabe ettin

Hapsolmayı da sen hak ettin

 

Tek umuttur elektrik veresin

İnsanlara böyle hizmet edesin

Bundan başka hiçbir şeyi bilmezsin

Özlüce’de hak etti sen de hakkettin

 

Çoktan beri akışım görmedim

Deli deli akışım özledim

Selenk Köprüsü’nde hiç mi üzmedin

Sesine sedana hasretiz biz

 

M. Nevzat OKŞAR

 

KİĞI

Seydi Kasım dedikleri bir yüce dağdır

Üstümüze yağan, yağmurla kardır

Bahçesi, bağı, tarlası vardır

Seyrine doyulmaz, şirinsin Kiğı

 

Pek yakındır Selenk’in köprüsü

Bezenmiş geliyor, gelini kızı

Aklına gelir mi ekmeği tuzu

Seyrine doyulmaz, şirinsin Kiğı

 

Kiğı’nın dağları serttir geçilmez

Soğuktur suları bir tas içilmez

Dünyayı gezsen de Kiğı’dan geçilmez

Seyrine doyulmaz, şirinsin Kiğı

 

İpek yolu otağı, devesi vardı

Ne altın Hüseyin’i, Herdif’i kaldı

Nalbant Cemil’in sözü hilafta kaldı

Seyrine doyulmaz, şirinsin Kiğı.

 

Cemil SAYI

 

KİĞIM

Şeytan dağı avucunda sürmeli gelin,

Billur Peri çayım görmeye gelin,

Eşinize, dostunuza bir haber salın.

Tarihinle öğün kahraman KİĞI’m

İnsanların hepsi birer can KİĞI’m

Karpuz çatlatır, suyun yaz günü,

Ne güzeldir, Kadıköy’ü Eşme, Yazgünü,

Haykırarak anlat herkese dünü.

Tarihinle öğün, Kahraman KİĞI’m

İnsanların hepsi birer can KİĞI’m

Peri ile kol kola uzanır yolun,

Yeşilyurt, Abar’dır, senin bir kolun,

Göreni şanslıdır, seni her kulun.

Tarihinle öğün. kahraman KİĞIM,

İnsanının hepsi birer can KIĞIM.

Hizmete aşığım inan ben sana.

İsparta’dan selam, Selam bin sana,

Ayrılığın zor geliyor insana.

Tarihinle öğün, kahraman KIĞIM

İnsanının hepsi birer can KIĞIM

 

Ali Ulvi KAYAĞAN

 

VAR GEL KİĞI’YA

Kiğı ak bir gelin doğuda

Yaşayandan değil ayrılandan sorula

Düz gedikten Dızvazına varıla

Dostluk ararsan var gel Kiğı’ya.

 

Seyit Kasım yaylasına çıkayım

Burcu burcu kokuların çekeyim

Diniginden Çermesine gideyim

Aradığın bulamazsan vargel Kiğı’ya.

 

Hasreti gönlümde yaralı bir kuş

Sülbüsünde boran, tipi kış

Hanikanda gönüller öylesine hoş

Huzur ararsan var gel Kiğı’ya.

 

Yemeğimiz bizim tutmaç, zirvet,

Fakirlik ne ki gönlümüz servet,

Gidenlerin hepsi buraya hasret

İnsanlık ararsan var gel Kiğı’ya.

 

Dolandık durduk sarp yollarım

Oğasını, Hupusunu, Çomağım

Yoksulluk eğmiş dallarım

Sevgi ararsan var gel Kiğı’ya.

 

Kerek deresi çağıl çağıl çağlıyor

Bu manzara yollarımı bağlıyor

Pertelik’im yalnız kalmış ağlıyor

Yaşam ararsan var gel Kiğı’ya.

 

Erdal GÜÇİN

 

KİĞIM

Kalelerin kalesi, Şehitler kalesi,

Şeytan dağından gelir, çığların sesi.

Her zaman tutulmaz insanın nefesi,

Pertelik Abar’dan gelir, bülbüllerin sesi.

 

Bağır dağı sınırdır, karı eksilmez,

Çiçek tepe ile Ölmez, emsal biçilmez,

Duranlar, Eşme gülden geçilmez

Köprüsüz Peri çayından kimse geçemez.

 

Seydi Kasım tepesi Sivrice’ye bakar

Güneş her zaman Şenker’den doğar

Kerek deresi suyu buz gibi çağlar

Anasız yavru gibi her zaman ağlar.

 

Özlüce barajı, hayatın olsun,

Seni sevmeyenler güllere donsun,

Kiğı barajına selamın varsın

Hepimize bu bayram kutlu olsun.

 

Ercüment OKŞAR

 

 

 

 

 GÜZEL KİĞIM

Kıvrıla kıvrıla akar Kerek deresi

Soğuk sularıyla büyüler herkesi

Bir tarafta yükselir ulu kavak tepesi

Eksilmez hiçbir zaman bülbüllerin sesi.

 

Güneşin doğuşunu selamlar Seydi Kasım

Yaylaların tarihidir belki benim yaşım

Kiğı’mdan Ayrılmam uçsa dahi başım

Meşru yıllarıyla tutmaç çorbadır aşım.

 

Toprakları verimli ağacı bol yapraklı

Köylerin en güzeli harikadır topraklı

Dağların ardından görünür yavaş yavaş

Birbirine göz kırpar, Ölmez ile Tekbaş.

 

Bir göreceksin sen Şu dağları bayırı,

Ormanlar viran olmuş, yalnız ayı çayırı,

Bir tarafta Zağatel, Bir tarafta kaldırım

Yüksekçe dağlara düşer gökten yıldırım.

 

Tarihte ilkmiş kuzey mahallesi

Çıkmaz oldu artık demirci Hasan sesi

Anlatılmaz burada o dutluğun hevesi

Güllü bağım ise cennetin ta kendisi

 

Kayaları çok serttir o alaca kalenin

Yalnız oranın değil şehitlerin şenkerin

Gevenler süsüdür o büyük tepelerin isimleri

sayılmaz o güzelim yerlerin.

 

Tüm yollar geliyor kıvrılarak sinikten

Kafile olmuş atlar hoca gilikten

Güzelim gelince yemyeşil Selenk’ten

Kiğı’da harikadır baharlar gerçekten.

 

Hasan POLAT

 

SEN BÖYLE DEĞİLDİN

Cihan Devletinden emanet alan

Bileği bükülmez memleketim var.

Bin yıllık tarihle hasbıhal olan

Kiğı’ya özgü insanımız var.

 

Yeşiller içinde bu şirin yerde,

Kereğin suyu dermandır derde

Elenin düzünde, gazi Şenker’de,

Hala serdengeçti bir yanımız var.

 

Ziyaretin başı açar sümbüller

Kokular saçar mis gibi güller

Murat diler idi kızlar gelinler

Çok şükür Allah’a imamınız var.

 

Peri suyu boz bulanık akınca

Deli dolu bedenim’ yıkınca

Azrail gelince firkat kopunca

Düşmanı çatlatan bir halimiz var.

 

Gediğin düzünde yazı yazılır

Ermeniye Rus’a plan çizilir

Şehitlerde mezarları kazılır

Şehitte gazide olanımız var.

 

Alınca Bizans’tan hürriyetini

Çok isteyen oldu esaretini

Halit Bin Velit’in emanetini

Koruyan kahraman payemiz var.

 

Sen böyle değildin silkin de uyan

Bak dört yanımız tufanla boran.

Aldığın mirasa sahip çık dayan

Bak binlerce kefensiz yatanımız var.

 

Gürsel ÖKDE

 

KİĞI CAN

Yılların çilesisin sen

Asırlardır dimdik ayaktasın

Bir çok milletler görmüş,

Değişik uygarlıklar yaşamışsın

Fakat ihmal edilmişsin Kiğı can

Terkedilmişsin…

Uzaklara göndermişsin:

Sevgilileri, aydınları gençleri.

Halkım bilinçli ve uygarlığa

Zorlamışsın adeta

Gurbetçilerin birçok ülkeye yayılmış

Adın yazılmış tabelalara Kiğı can

Sen de özlemişsin uzaktaki, çocuklarım

Halkını…

Yapsalar ya… o patika,

Toprak yollarım

Toprağın bol Kiğı can

Madenlerin yok değil,

Yapsınlar fabrikalar, atölyeler

Tekrar dönsünler uzaktaki yavruların

Ana kucağına…

 

Yusuf DAL

 

İKİ BÜKLÜM OLMAZ

Kiğı şimdi doğunun şirin bir kasabası

Tabiatı çok zengin, kirli değil havası,

Yaşamak için sakin ilçelerin basında

Tarih yanılmıyorsa tam altı yüz yaşında.

 

iki büklüm olamaz Kiğı’nın taştır beli,

Ne fırtına ne de kar, ne de düşmanın eli,

Bu tarihi beldeyi götürmez asla geri

Kalbindeki yaranın iyileşmeli yeri…

Köyde okul sayışı yüzde seksen beş kadar,

Batının köylerinde daha düşük bu miktar.

Yolu da var, suyu da, Keban ışık verecek

Palandöken Dağı’ndan televizyon gelecek.

Peri suyu sakindir, nerede eski hali?

On beş yıl bocalardı, bir köprüde beş vali

Şimdi köprü sayışı belki de onu buldu

Geçen günler pek yakın, ne çabuk unutuldu

 

Deprem denen hadise, vaki olur her yerde

Medeni ülkeler de duçar olur bu derde.

Kadere rıza gerek, başka çare var mıdır?

Felakete uğramak insan için ar mıdır?

 

İsterse beğenmesin, memur ve kaymakamlar

İnsanoğlu fanidir, boş kalır mı makamlar?

Türkiye’de çok şükür, fakülte öbek öbek,

Genç kafalar boş değil, yok oldu çirkin göbek.

 

İşte böylece andım, Kiğı’da genç çağımı

Bir karış toprağım yok, viran ettim bağımı.

Ne zümrüt meşesi var, ne de öten bülbülü

Yabani otlar sardı, kurudu gonca gülü.

 

Davutoğlu olarak Ankara’da kayboldum.

Aradığım hasreti, manzum yazıda buldum.

 

Cemil DAVUTOĞLU

 

MANİLER

1

Kuşburnunun kuruşu

Geldi de kızlar sürüşü

Ben sürüyü neyleyim

Bana lazım birisi

2

Ayaydın nice gider

Dolaşır gece gider

Bekar kızın koynunda

Bir yol var Hac’a gider.

3

Kiğı’nın yollarında

Çimeydim göllerinde

Gümüş düğme olaydım

O yarin kollarında

4

Kiğı’nın yazıları

Yayılır kuzuları

Ben bu ele gelmezdim

Alnımın yazıları.

5

Kevenk yolu bu mudur?

Desti dolu su mudur?

Dedin ki, tez gelirim

Tez geldiğin bu mudur?

6

Al elmayı daldan al,

Daldan alma, benden al

Duydum, gelin oliysin

Dur ben ölem, andan al.

7

Elma attım almazsın

Sen almadan kalmazsın

Hangi bağın gülüsün?

Zemheride solmazsın.

8

Dama vurdum çatmayı

Seslen, gelsin Fatma’yı

Fatma nerden öğrenmiş

Çarşaftan kol atmayı,

 

 

YÖREMİZE HAS HALK ARASINDA KULLANILAN KELİMELER

Ana
Emmi
Aba
Eze
Bibi
Bıldır
Hazan
Kartol-Kartop:
Güz
Honça
işlik
Göynek
Yazma
İşlik
Çit
Çap.
imdi-Indi
Kak
Kokoz
Çağa
Çağ
Çağala
G idik
Katık
Ebelik
Dam
Merek
Badya
Marşaba
Faraş
Micire
Fıracala
Cılız
Battal
Perper
Sakol
Pişik
İt
Paydos
Paytaht
istida
Küba
Cücük
Çendik
Lavaş
Cıvık
Dolambaç
Şıra
Muğrup
Kuşluk
Ziya
Kamber
Yeğin
Mukayet
Mükem
Yürek
Gedik
Eğiş
Göbek
Sine
Çimmek
Patile
PaGüğüm
Bakraç
Anne
Amca
Abla
Teyze
Hala
Geçen yıl
Yaprak Dökümü
Patates
Sonbahar
Yemek Sehbası
Yakasız Gömlek
Gömlek
Oyalı Tülbent
Yakasız gömlek
Oyasız tülbent
Kös
Şimdi
Meyve kuruşu
Yaban armudu
Çocuk
Zaman
Badem (taze)
Oğlak
Peynir, çökelek tereyağı vb.
Ebemgümeci
Hapishane
Samanlık
Büyük tas
Metal kulplu tas
Küçük kürek
Banyo yapılan yer
Somun ekmek
Çok zayıf
Bol (giysi için)
Semiz otu
Saplı süpürge
Kedi
Köpek
Ara tatil
Başkent
Dilekçe
Baca
Civciv
İşaret
İnce ekmek
Sulu
Viraj
Tatlı
Akşam
Öğlene yakın
Güneş
Ay
Hızlı
Sahip ol
Sağlam
Kalp
Geçit-Delik
Soba küreği
Mantar
Göğüs
Banyo yapmak
Gözleme
AyakMetal testi
Kova
Stil
Üsküre
Sini
Çulluk
Kete
Kaput
Cecim
Değirmi
Gılorik
Gındırlama
Teşt
Hınısı
Pagaç
Tevuk
Koç
Kullep
Meymenetsiz
Avlu
Ayvan
Kiran
Göze
Döşek
Şilte
Palas
Hınamı
Hısım
Sitil
Sadır
Kürsü
Makat
Kurun
Tosbağa
Sıçan
Hizan
Pepe
Ser
Değ
Şelem
Lobiye
Lobik
Kortik
Şelve
Şıllan
Mamuk
Aluça
Part
İrin
Kor
Puhar
Sıla
Sılacı
Kadana
Örken
Mıh
Kiler
İblis
Tedarik
Hıyar
Gaban
Kaş
Gırnep
Deşilme
Gıdı
Gerdan
Küçük kova
Tas
Tepsi
Hindi
Çörek
Palto
Kilim
Çember şekli
Yuvarlak
Yuvarlama
Leğen
Yayık
içli çörek
Kızak
Asma kilit
Menteşe
Suratsız, asık suratlı
Koridor-Salon
Balkon-Çıkarma
Kalas
Kaynak su yatağı
Yatak
Yüzsüz yorgan
Kıldan yapılan kilim
Dünür
Akraba
Satır
Sebze fidesi
Oturak
Sedir
Yalak
Kaplumbağa
Fare
yayla evi
Madımak
Baş
Şeker pancarı
Şalgam
Kuru fasulye
Taze fasulye
Çukur.
Yansıma
Kuşburnu
Yaban erik
Can erik
Hayvan işkembesi
İltihap
Ateş
Pınar
Gurbet
Gurbetçi
Büyük
Kıldan urgan ip.
Çivi
Erzak odası
Şeytan
Temin
Salatalık
Geçit
Yamaç
Pamuk urgan ip
Delinme
Çene altı
Boyun
Yörede Sıkça Kullanılan Atasözleri

 

1.At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır.

2. Tarlada izi olmayanın harmanda yüzü olmaz.

3. Damlaya damlaya göl olur, gölü salsan sel olur.

4. Bir elin nesi var, iki elin sesi var.

5. Yazın gölge hoş, kışın çuval boş.

6. Çalışan demir pas tutmaz.

7. Ağaç yaş iken eğilir.

8. Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur.

9. Ak akça kara gün içindir.

10. Aman diyene kılıç kalkmaz.

11. Kalem kılıçtan keskindir.

12. Balık baştan kokar.

13. El elden üstündür.

14.Adam iş basında belli olur.

15. Kazanmayınca kazan kaynamaz.

16. Nerede hareket orada bereket.

17. Zahmetsiz rahmet olmaz.

18.Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır.

19. Her yokuşun bir inişi vardır.

20. Adam olana bir söz yeter.

21. İnsan sormakla bilgili olur.

22. Baş başa vermeyince iş bitmez.

23. Doğrunun yardımcısı Allah’tır.

24. Yalancının evi yanmış kimse inanmamış.

25. Her yolcuya bir han yapılmaz.

26. Su gider kum kalır.

27. Sakla samanı gelir zamanı.

28. Sanat altın bileziktir.

29. Fakirlik ayıp değil tembellik ayıptır.

30. Etme komşuna gelir basma.

31. Ana gibi yar olmaz, Bağdat gibi diyar olmaz.

32. Üzüm üzüme baka baka kararır.

33. Yalancının mumu yassıya kadar yanar.

34. İnsanın adı çıkacağına canı çıksın.

35. Bu günün işini yarma bırakma.

 

YÖRESEL YEMEKLER

KÖMBE

En çok sevilen , bayram ve düğünlerde en çok pişirilen, misafirliklerde yedirilen, adaklarda dağıtılan yemektir.Köse buğdayı unu hamur yapılarak iyice yoğrulur . Yuvarlak yapılarak ocakta iyi ısıtılan sacın altına atılır. Sacın üstünde ateş yakılır. Kendi halinde pişmeye bırakılır . Piştikten sonra sıcakken üst kabuğu alınır. Yumuşak orta kısmı çıkarılarak ufaltılır. Sonra kap içindeki kendi kabuğu içine boşaltılır .Kenarlara hafifçe ısıtılmış az tuzlu ayran dökülür. En üst kısmada tereyağı dökülür.  Aile sofranın etrafına toplanarak ayran , turşu veya kompostoyla birlikte yerler. kömbenin diğer bir çeşidi de etli yapılanıdır. 7-8 kat yufka ekmek açılır . Yufkaların arasına kavurma , doğranmış soğan ve anık koyulduktan sonra saf altına yerleştirilir .Piştikten sonra bıçakla doğranarak yenilir.

KEŞKEK

İki ölçek ayran , bir ölçek bulgur ve bir ölçek su tencereye doldurularak ocağa bırakılır . Kaynayıncaya kadar kepçe ile karıştırılır . Yeterli miktarda tuz ve un ilave edilir .Katı hale gelince biraz daha su ilave edilir. Pişmeye bırakılır. Lapa haline gelip piştikten sonra ateşten indirilerek büyük bir kaba konur . Ortasına eritilmiş tereyağı ilave edilerek kaşıklanır. yemeğin ekşimsi bir tadı olup, ayran ve tereyağından olduğu için besleyicidir.

HAŞIL

Bulgur suda çorba gibi pişirilir. Biraz un ilave edilerek karıştırılır. Pekmez gibi kıvamım bulup katılaşınca tenceresi ateşten indirilir . Genişçe bir kapta ortası hafifçe çukurlaştırılarak azar azar ayran ve tereyağı dökülerek yenir.

LOBBİK

Bulgur suda haşlanır. Üzerine biraz un ilave edilir . Portakal büyüklüğünde ortası delik 5-6 yuvarlak yapılır . Yeniden kaynamakta olan suya bırakılır. Piştikten sonra sudan çıkarılan yuvarlak küp şeker büyüklüğünde doğranır . Üzerine sarımsaklı hafifçe tuzlu ve sıcak ayran ile tereyağı dökülerek sofraya indirilir. Lobbiklerin içinde piştiği su dökülür.

GLORİK ÇORBASI

İnce bulgur , kıyma ve un birbirine karıştırılarak hamur haline getirilir . Bilye gibi yuvarlaklaştırılır. Ocakta kaynamakta olan ayranlı suyun içine dökülür. Kaynadıktan sonra üstüne yağda kızartılmış toz biber anık dökülür. Ateşten indirilerek kaplara doldurulur . Et bulunmadığında sadece bulgur ve un ile hamur yapılır ve lahana turşusu içinde pişirilir . Turşu kışın olduğundan bu çorbaya Kış çorbası da denir.

SÜTLÜ ÇORBA

Soda , bulgur ve mantı kaynatılır . Tam kaynayınca Üzerine 2-3 tas süt ilave edilir. Bir miktar daha kaynatıldıktan sonra ateşten indirilir. Büyük bir yemek leğenine indirilir.

TUTMAÇ ÇORBASI

Pestigen,nohut, mercimek,tutmaç,kavurma.

MALZEMELER:

SOS İÇİN:Yağ,salça,pul biber,anık,sarımsak

YAPILIŞI:

Üç litre suda bir kase pestigen ezilir.önceden hazırlanmış bir su bardağı nohut.bir su bardağı yeşil mercimek kaynatılmış pestigene katılır.Bir kase kavurma koyulur.Bu karışım bir saat pişirilir.Kıvama geldikten sonra bir kase tutmaç atılır.On dakikada bununla kaynatılır.Sonra ayrı bir tavada yarım sana yağının içine anık koyulur.Yağla birlikte eriyince,salça ve pul biber katılıp karıştırılır.Sonra pişmekte olan çorbamıza katılır.Daha sonra dört diş sarımsak katılır,ocaktan indirilerek servis yapılır.

KESME SIRIN

MALZEMELER:Hamur için 2 kilo süt.tuz,alabildiğince un,sosu için ve içi için1 paket yağ,1 kase yoğurt,’! kase çekilmiş ceviz, 1 baş sarımsak

YAPILIŞI:

Malzemeler karıştırılıp kuru bir hamur yapılır.Hamurdan otuz kunt yapılır.Bir saat dinlendikten sonra ince yufka açılır teker teker sacın üstünde pişirilir.Büyük bir tepsiye bir yufka serilir üstüne yağ sürülür.Bir yufka daha serilir üstüne sarımsaklı yoğurt sürülür.Her beş yufkada bir dövülmüş ceviz dökülür. Otuz yufka aynı şekilde devam eder.Otuz kat olunca baklava dilim şeklinde kesilir,tepsilere dizilir.Üzerine eritilmiş tereyağı serpilir.Fırına verilerek beş dakika bekletildikten sonra servis yapılır.

 

İÇLİ KÖFTE

Dış Malzeme: 1 kilo yağsız kıyma, 1 kilo ince bulgur. 1 kaşık tuz, 1 kaşık karabiber

İç Malzeme: 1 kilo yağlı kıyma, 1 kilo kuru soğan, 1deste maydanoz, 1 deste reyhan, 1 kaşık pul biber, 1 kaşık kara biber, 1 kaşık tuz

YAPILIŞI:

1 kilo yağsız kıymaya bir bardak su ilave edilir. Tuz katılır.Suyu kuruyuncaya kadar katılır. Bir paket yağ konur.yağ eriyip köpürünceye kadar karıştırılır.Bir kilo kuru soğan alabildiğince ince kıyılır.Kıymaya katılır. Tekrar karıştırılır.Soğan pembeleşince maydanoz, reyhan,karabiber, pul biber konur,iyice karıştırıldıktan sonra ateşten alınır.Soğumaya bırakılır. İyice donması beklenir. Öte yandan robotla çekilmiş bir kilo yağsız kıyma , bir kilo ince bulgur, bir kaşık tuz bir kaşık karabiber katılıp karıştırılır. Bir saat yoğrulur, yumurta büyüklüğünde parçalar alınır, içleri oyulur, donmuş kıyma küçük parçalara ayrılır, içleri doldurulur, tekrar yuvarlanıp kapatılır. Yaklaşık yüz köfte çıkar, salçalı kaynar suda 25 dakika haşlanır, servise sunulur.

 

EKMEK AŞI

Malzeme:

Bayat tandır ekmeği(Kurumuş ekmek)

2 Patates

4 Baş kuru soğan

2 Domates

2 Yeşil biber

1 Kase kavurma

2 Yumurta

1 Kaşık salça

Yarım paket yağ,yeterince tuz-kırmızı biber-karabiber

YAPILIŞI:

Tencereye yağ kavurma konur.Dört baş kuru soğan iri doğranır.soğan pembeleşince iki patates yeşil biber doğranır.Biber kızarınca domates,salça,kırmızı biber konur.İki dakika karıştırılır.istenilen miktarda su konur.patatesle pişinceye kadar kaynatılır. Yumurta ile çırpılıp karıştırılır.Beş dakikada yumurtayla pişer.Derin bir kapta ekmekler küçük doğranır . Hazırladığımız harçtan iyice ıslatacak kadar serpilip sıcak servis yapılır.

 

KAĞIT KEBABI

İlk olarak etin biftek veya pirzola şekline getirilmesi sağlanır.Daha sonra bir tam gazetenin içine bir tabaka yağlı kağıt serilerek, et sıra sıra yeterli tuz ve baharatı atılarak dizilir.Akabinde kağıt çift taraflı olarak hava almayacak şekilde katlanarak iple sarılıp fırına konur ve pişmeye bırakılır.En az 2,5-3 saat fırında bekletilir ve daha sonra servise sunulur.

NOT: Buharlı fırında pişmesi daha leziz olmasını sağlar.

 

A-Eski Medeniyetlerden kalma eserler

  1. Kelhaç Deresi’nde Sultan Abdulhamit zamanından kalma Abdülhamit Köprüleri
  2. Kiğı Kalesi tarihi olmakla birlikte, hangi medeniyetten kaldığı kesin olarak bilinmemektedir.

B-Milli, Dini ve Tarihi Türk Eserleri

  1. Camiler Kiğı İlçe merkezinde Balaban Bey Camii.
  2. Medreseler
  3. Türbeler:

-Yel değirmeni Köyünde Hacı Yusuf Efendi Türbesi.

-Çanakçı Köyünde Mürsel Paşa Abidesi

-Korlu Köyünde Şeyh Haron Türbesi.

-Karaçubuk Köyü yakınlarında Karababa Türbesi.

  1. Hanlar-Hamamlar Kiğı İlçe merkezinde Güney mahalle hamam.
  2. Çeşmeler Balaban Bey Camii Çeşmesi, Ayrılık Çeşmesi,Kadıpınarı   Çeşmesi, Adaklı Bucak merkezinde çeşme.
  3. KöprülerSu kemerleri, Bendler, Su Değirmenleri.

-Kelhaç Deresinde Sultan Abdulhamit Köprüsü

-Kervan yolu içi Bağlarpınarı Köyü hudutlarında Hacı Halil Köprüsü.

-Kiğı -Selenk Köprüsü.

Su değirmenleri; Selenk, Santosun, Zeynelli, Güneşlik, Ayanoğlu, Çiçektepe, Ölmez, Adaklı, Bağlarpınarı, Yazgünü, Baklalı, Döşengi, Yedisu,Elmalı köylerinde su değirmenleri mevcuttur.

  1. Kaplıcalar, içmeler, ılıcalar; Sabırtaşı Köyünde, Yayladere Hasköy Mahallesinde kaplıcalar mevcuttur. Yeşilgöl-Ekşipmar mezrasında içmeler.
  2. Kaleler:Kiğı Kalesi

C-Dinlenme ve Konaklama Yerleri

1.Gölbaşları:

  1. Nehir Boyları:Peri Çayı
  2. Çayırlar

4.0rmanlar:Kelhaç

5.Barajlar:Peri Suyu üzerindeki Özlüce Barajı

6.Su Kaynakları: Kerek Deresi, Vali Çeşmesi, Sütlü Pınar, Ayrılık Çeşmesi,Cennet Pınarı, Hoşrik Çeşmesi,Çıngıraklı Çeşmesi ve Dutluk (Bu çeşmeler Kiğı İlçe Merkezindedir.)

7.Yaylalar: Şeytan Dağı Yaylası, Seydi Kasım Yaylası, Şehitler Yaylası, Kavaktepe Yaylası.

8.Tarihi Yollar: Kelhaç Deresi Kervan Yolu, Çiçektepe Köyü’nden geçen Erzincan Yolu, Kiğı’dan Trabzon’a demir ikmal yolu (Sarı Topraklıktan)

KİĞI KALESİ

İlçe merkezinin güneydoğusunda yer alan Kiğı kalesi çok sağlam bir şekilde inşa edilmiş olup, etrafı sarp kayalıklarla kaplıdır. Kale içinde bina harabeleri mevcuttur. Erzincan tarihinde bu kalenin zamanında acemlerin hücumuna maruz kalındığı rivayet olunmaktadır. Kaleye giren İranlıların burada halka büyük işkence yaptıklarını, evleri yakıp yıktıklarını ve erkeklerin çoğunu öldürdüklerinden ve kadınlara kötü davranışlar gösterdiklerinden bahsedilmektedir. Burayı terke mecbur kalan ahalinin Kiğı’ya gelip Kaleli Mahallesi’nde yerleştikleri ve bu mahallenin bu yüzden Kaleli adım taşıdığı tarihi kaynaklardan anlaşılmıştır. Kale içindeki harabelerde zamanında yapılan kazılarda çeşitli ev ve süs eşyalarına tesadüf edildiği söylenmektedir. Kale’nin Peri Suyu’na bakan yamaçları çok dik olduğundan bu yönden kaleye çıkmak oldukça güçtür. Kasabadan kaleye dar bir yol ile gidilmektedir. Kale etrafındaki düzlüklerde halen ziraat yapılmaktadır. Acemlerden önce İslamlar devrinde Hazreti Ömerü’l-Faruk zamanında ehli İslam eline geçen Kiğı,

İslamlardan önce Roma hakimiyetinde bulunuyordu. Ebu Ubeyde’nin Başkumandanlığı zamanında Halit Bin Velit Kiğı Kalesi’ni Roma Hanedani’ndan Kiğa’nın oğlu Talon’dan teslim almıştır.

KİĞI CAMİİ

Kiğı Camii, kasabanın en eski eserlerindendir. Minaresinin üstünde, Arap harfleriyle yazılı bir yazıdan; bu eserin, Bayındırlı Pir Ali Bey Bin İbrahim Bey tarafından Hicri 700 tarihinde inşa ettirildiği anlaşılmaktadır. Ayrı bir kayıtta ise, bilahare yıkılan minarenin, Hacı Hasan tarafından tamir ettirildiği ve PirAli Bey oğlu Pilten Bey tarafından da caminin onarıldığı yazılmaktadır. Akkoyunlular devrine isabet eden bu tarihten de anlaşılacağı gibi Kiğı’nın bir Akkoyunlu şehri olduğu meydana çıkmaktadır.

Cami tek minareli ve tek şerefelidir. Avlusunda Kiğı eşrafından Hacı Mehmet Efendi’nin(Zermek şehzadelerinden) kabri bulunmaktadır. Bu zat ilmi ve üstün zekası ile tanınmaktadır. Aynı zamanda biniciliği ve silahşörlüğü ile de meşhurdur. Sabahleyin Kiğı’dan kalkarak at ile ikindi zamanı Erzurum’a ulaştığı defalarca vaki olmuştur. Bir tarihte aniden hacca gitmeye karar vermiş, fakat Trabzon’dan kalkacak Hacıları götürecek vapurun kalkmasına da az bir zaman kalmış. O yola çıktığı zaman herkes ona vapura yetişmesinin imkansız olduğunu söylemiş. Ama o gece gündüz yol   alarak ve üç at değiştirerek Trabzon’dan kalkan vapura yetişmeyi başarmıştır. Zamanında kimseden hediye almadığı gibi , rüşvete de tevessül edenleri şiddetle cezalandırdığını söylerler. Kaza malmüdürlüğü ile kaymakamlık vekaleti görevlerinde bulunan Hacı Mehmet Efendi zamanında hükümet memurları korkularından en ufak bir hediye bile kabul etmezlerdi. Daima halkım korur ve memleket aleyhine olanları icabında padişaha bildirirdi. Hacı Mehmet Efendi 1884 yılında pederi şeyh Yusuf Efendi vasıtasıyla Palulu şeyh Mahmudi Samini hazretlerinden icazet almış ve konağı yanında bir mescit ile kütüphane yaptırmıştır. Kiğı gençlerinin bu medrese de yetişmesi konusunda büyük çaba gösteren bu aydın insan yurdun her yöresinden yararlı kitaplar getirerek kütüphanesini zenginleştirmiş ve bu kasabayı bir ilim irfan yuvası haline getirmiştir. Halkın temizliğine de çok önem verirdi. Kiğı’da yaptırdığı bir hamam inşaatı bu ilçenin Abar mevkiinde kireç kaynatır iken, o anda bir şahıs Peri Suyuna düşmüş, boğulmak üzere olan adam Hacı Mehmet Efendi’ye “Allah rızası için beni kurtar” diye bağırmış Su çok coşkuluymuş, adamın boğulmak üzere olduğunu gören Hacı Mehmet Efendi, kendisini suya atarak onu kurtarmaya çalışmış ve uzun bir süre mücadele etmesine rağmen adama kavuşmamış ve bu arada Peri Suyunun azgın suları Hacı Mehmet Efendi’yi de girdapları arasına alarak boğulmasına sebep olmuştur. O, su içerisinde dalgalarla savaşırken artık kurtarılamayacağını anlayınca , kenarda onu seyredenlere “Söyleyin Şevket’e iyi baksınlar” demiş ve sonra da kaybolmuş. Şevket ise onun çok sevdiği yeğeniydi. Hacı Mehmet Efendi’nin vefatı Kiğı’yı o tarihte kedere boğmuştur. Vefatı dolayısıyla civar il, ilçe ve köylerden binlerce insan kasabaya dolmuş ve cenazesi büyük ve görülmemiş bir merasimle kaldırılmıştır.

Kiğı Camii Müezzini Suphi Akbulut onun vefatını söyle anlatıyor:

“Aile büyüklerimden dinlemiştim  Hacı Mehmet Efendi’nin cenazesini kasabaya getirmişler. Cesedini yıkayan imam onun vücudundan Allah sesleri ‘geldiğini ve ölmediğini söylemiş, Durumu babasına anlatmışlar o da: “Ona ilişmeyin. Sizler görevinizi yapın yeter” demiş. Hacı Mehmet Efendi tarihlerde Muhammet Efendi olarak anılır. Tam ilmuhal Saadet-i Ebediyye adlı eserde Harputlu Esseyid Osman Bedrettin Efendi ile Kiğı kazasından   Hacı Yusuf Efendi ve KiğıMüftüsü Muhammed Nudeddin Efendi’den islam halifesi olarak bahsedilmektedir.

MÜRSEL PAŞA ABİDESİ

Kiğı ilçesinin Çanakçı Köyü’nde bulunmaktadır. Harp şehitlerimizin anısına dikilmiştir. Bu abide yıllardan beri bakımsız kaldığından bir harabe durumuna gelmiştir. Çanakçı dolaylarında düşmanla kahramanca çarpışan Mehmetçiklerimiz, burada büyük mücadeleler vermiş ve canları pahasına bu toprakları savunmuşlardır.

TURİSTİK YERLER

Kerek Deresi: Kiğı İlçesinin üst kısmında mevcut mağara dibinden kaynak halinde çıkan Kerek deresi çok soğuk ve leziz olan suyu ile meşhurdur.

Kelhaç Deresi ve Şeytan Dağları:Kiğı ilçesinin Kuzey doğusundaki Kelhaç Deresi gür ve sık ormanı içinden ilginç bir görünümle akmaktadır . Dere etrafında dağ keçisinden tutunda har çeşit av hayvanıyla karşılaşmak mümkündür .

Kelhaç ormanının karşısında Şeytan Dağları yer almaktadır . Bu dağlarda çok sayıda dağ keçisi bulunmaktadır. Bu havalideki Şeytan Dağları silsilesi arasında yer alan Güngörsün Yaylası’nda çok sayıda peri bacaları ve mağaralar vardır. Bu yayla Hacı ilyas Mezrası yakınında bulunmaktadır.